ABDULHAMIT HAN (22 Eylül [1] 1842--10 Şubat 1918)
Mehmet Akif her sabah namaz için Sultan Ahmed Camii'ne gelir. Her gelişinde de yaşlı bir adamın camiye kendisinden önce gelmiş olduğunu görür. Ne kadar erken gelse bu durum değişmez. Yaşlı adam mutlaka camiye ondan önce gelmiş bulunur. Ancak bu yaşlı pîr-i fâni ve bu nur yüzlü adam hiç durmadan ağlamakta ve gözyaşı dökmektedir. Bundan sonrasını Mehmed Akif şöyle anlatıyor: Bu yaşlı insanın yanına bir gün sokuldum ve niçin durmadan ağladığını sordum ve ona Cenab-ı Hakk'ın rahmetinin enginliğini anlattım. Ama o yine ağlamasına devam etti. Bana, 'derdimi tazeleme, git' dedi. Ben yine ısrar ettim. Çaresiz kaldı ve yine gözyaşları içinde bana şunları anlattı:
'Ben, dedi, II. Abdülhamid zamanında binbaşıydım. Ailem çok zengindi. Ve ben bir subaydım, kışladan ayrılmıyordum. Ancak bir gün anne ve babamın ardarda vefat haberlerini aldım. Ailede benden başka da işlerimizi evirip çevirecek kimse yoktu. Çiftlikler, dükkanlar, mağazalar ortada kalmıştı. Hemen Sadârete bir dilekçe ile müracaat edip istifa etmek istediğimi bildirdim. Sadâretten gelen cevap menfiydi. İstifam kabul olunmamıştı. Ben ikinci ve ardından üçüncü bir müracaatta daha bulundum. Ama her defasında aynı cevapla karşılaştım. Bunun üzerine Hünkar'a müracaata karar verdim. Bu kararımı sadârete bildirdim. İsteğim kabul edildi ve mâbeyne alındım. Durumumu Hünkara vicahi olarak anlattım. Elimden geldiğince mazeretimin meşruluğunu ispata çalıştım. Hünkar istifa talebimden hoşlanmamıştı. Yüz ifadesinden bunu anlamak hiç de zor değildi. İsteksiz bir halde elinin tersiyle işaret etti: 'Git, seni istifa ettirdik' dedi.
Ben sevinerek huzurdan ayrıldım, eve döndüm. O gece bir rüya gördüm. Rüyamda Osmanlı ordusu tabur tabur bölük bölük geliyor ve Efendimiz'e teftiş veriyordu. (Bu ordu idi ki kısa bir müddet sonra bütün cihana karşı kavga verecekti. Ve bu ordunun teftişini bizzat Efendimiz yapıyordu) Yanında Dört Büyük Halife olduğu halde Efendimiz önünden geçen bölük ve taburları teftiş ederken, O'ndan bir adım geride edep ve terbiye içinde, boynu bükük halde Abdülhamid de bulunuyordu. Derken benim tabur geçmeye başladı. Ancak tabur dağınıktı. Başlarında kumandanları yoktu. Efendimiz bunu görünce Abdülhamid Cennetmekan'a: 'Bu birliğin kumandanı nerede?' diye sordu. O da 'Talebi üzerine istifa ettirdik' cevabını verdi. İşte o esnada Efendimiz, beni bütün bir ömür boyu ağlatan şu sözü söyledi: 'Senin istifa ettirdiğini biz de istifa ettirdik.' Söyle, bunu duyduktan sonra ben ağlamayayım da kim ağlasın?'
Негізгі бет ABDULHAMIT HAN (Senin istifa ettirdigini bizde istifa ettirdik!)
Пікірлер