ALLAH senden razi olsun muhterem hocam selametle sizi ❤
@huseyinsonyildiz1221
2 ай бұрын
Allah sizlerden de bizlerden de Hesap Günü razı olsun.
@lamiyildiz3796
6 жыл бұрын
NASIL BİR BAKIŞ AÇISI ALLAH RAZI OLSUN SİZDEN
@21siyahbeyaz
2 жыл бұрын
Allah razı olsun
@doganseferoglu4325
4 жыл бұрын
Allah razi olsun sizlerden
@tatarsolmaz5601
6 жыл бұрын
Selamın aleyküm hayırlı yayınlar hocam Allah sizden razı olsun
@muhsincolakk9247
2 жыл бұрын
Bu süreyi Mehmet Okuyan hocadan dinledim o da sırtını dönen mugire diye yorumlamış,,, yanına gelene sırt dönmek ayrı,,, sana inanmayana sırt dönmek ayrı,, onunla ilgilenme, peşinden koşma, yüzüne gülme, demek gibi, zira Ömerin, Halit bin Velid, in sonradan Müslüman olup, verdikleri hizmetleri açıklamada zorlanıriz gibi geliyor,,,, en doğruyu Allah bilir selametle
@Bilal-A.S.K.
4 ай бұрын
Selamun Aleyküm bu Ayet-i Kerime bazı meallerde yanlış mealleştirilip tefsir edilmiştir Peygamber(s.a.v.) Efendimizi Allah muhafaza zem etmişlerdir.Açıklaması aşağıdadır. Abese Suresi 80:1 Yüzünü ekşitti ve ardını döndü. Tefsir: Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Kureyş’in ileri gelenleri Uteybe, Şeybe, Ebu Cehil gibi bazı insanlara dini İslâm’ı anlatırken, onlara putların da, Allah tarafından yaratıldığını bütün bu alemlerin sahibinin Allah olduğunu, Allah’a itaat edildiğinde cennetlere dahil olacaklarını, şayet Allah’a karşı gelir Allah’ı tanımaz ona ortaklar koşarsanız cehennemle korkutarak, Allah’ın emirlerini bunlara iletirken, Müslümanlığı kabul etmiş ve Mekke’yi Mükerreme’den hicret edenlerin içerisinde, ilk hicret edenlerden ve ama olan İbn-i Ümmü Mektum denilen Abdullah İbn-i Şüreyh Kureyş’in ileri gelenlerinin arasına girerek, Peygamberin kendilerine neler anlattığını sorar. Mekke’nin ileri gelenleri ise kendilerine soru soranın ama ve fakir bir zat olduğunu görünce ona değer vermezler, yüzlerini ekşiterek ondan yüz çevirirler. İşte Allah’u Tealâ bu Ayet-i Kerime’yi bunun için gönderir. Lakin kasıtlı veya kasıtsız, Allah’u Tealâ’nın gönderdiği bu Ayet-i Kerimeler’i tefsirciler veya alim olanlar bile, bu Ayet-i Kerimeler’de yanılarak bunu Peygamber (s.a.v.) Efendimize atfederek, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi zem ederler. Bir de şöyle söylerler; Allah’u Tealâ Peygamber (s.a.v.) Efendimizi sitemvari uyarmaktadır derler. Bunun böyle olmadığını Allah’u Tealâ’nın Peygamber (s.a.v.) Efendimize sitem etmediğini tüm aklı selim düşünen insanlara ispatlayacağız. 1- Allah’u Tealâ hiçbir peygamberine sitem etmedi ki, alemlere rahmet olarak gönderdiği peygamberine sitem etsin. 2- Hazreti Yunus Aleyhisselam kavmine laf anlatamayınca, kavmini terk etmiş gitmiş, bunun üzerine Allah’u Tealâ Hazreti Yunus Aleyhisselam’a dahi sitem etmeyip, yalnızca ben seni kavminden kaçmak için mi peygamber gönderdim? Deyip, denize atmıştır. Balığın sırtında veya karnında kırk gün kadar dolaşan Hazreti Yunus Aleyhisselam (la ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minezzalimin) ben nefsime zulmettim beni bağışla deyince, Allah’u Tealâ’nın izniyle balık Hazreti Yunus Aleyhisselam’ı karaya çıkarır ve Hazreti Yunus Aleyhisselam kavminin başına dönerek, kavmini İslâm’a davet ettiğinde kavmi de kendisine icabet eder. 3- Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Hazreti Hatice validemizle evlendiğinde Mekke müşrikleri Müslümanlara boykot ilan ettiğinde, onlarla alışveriş yapmadığında Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bu serveti fakirlere dağıtmadı mı? 4- Müşriklerin başı olanlar Peygamber (s.a.v.) Efendimizin amcası olan Ebu Talib’e gelerek; Muhammed davasından vazgeçerse, biz ona Mekke’nin anahtarlarını veririz, onun her istediğini yerine getiririz dediklerinde, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bir elime güneşi bir elime de ayı verseler, ben yine Allah’ı insanlara anlatmaktan asla vazgeçmem demedi mi? 5- Bir Müslüman bulmak için Tayf’a kadar giden ve Tayf’da Tayf’lı çocukların taş yağmuruna tutularak mübarek ayakları kanayan Peygamber (s.a.v.) Efendimize Allah’u Tealâ Cibril-i Emin’i göndererek, Cibril-i Emin de; Ya Rasulallah biz bu meleklerle senin emrindeyiz, istersen bu beldeyi helak edeceğiz dediğinde, kendi acısını unutup Allah’u Tealâ’ya niyazda bulunarak; Ya Rab’bel alemin bunlar bilmezler bunları bağışla dediğinde, onlara acıyarak şefaatte bulunan bir Peygamber değil mi? 6- Vema erselnake illa rahmeten lil alemin. (Alemlere rahmet olarak gelen bir peygamber değil mi?) 7- Beni Rab’bim terbiye etti güzel terbiye etti diyen bir Peygamber değil mi? 8- Güzel ahlakı tamamlamak üzere gelen bir Peygamber değil mi? 9- Yaratılmışların ilki olup da alemler nurundan insanlar ki ruhundan yaratılan bir Peygamber değil mi? 10- Yeryüzüne gönderilen bütün yaratılmışların en müşfik ve merhametlisi olan bir Peygamber, hiç kendisine ihtiyaç arz etmeyen, yani fakir olmayıp da zengin olan kimsenin hatırı kırılacak diye, fakir ve ama olan Ümmü Mektum Hazretlerine yüzünü ekşitir mi? 11- Ashabım gökteki yıldızlar gibidir hangisine uyarsanız hakkı bulursunuz diyen bir Peygamber böyle bir ashabına yüzünü ekşitir de ondan yüz çevirir mi? 12- Hakkında o boştan konuşmaz Ayet-i Kerime’si olan bir Peygamber olup da böyle davranışlarda bulunur mu? 13- Bir Peygamber ki dünyanın az bir eğlence ve istifade etme yurdu olduğunu bilen, ahiret aleminde insanların malları ve mülklerinin varlığıyla değil, Allah’a itaat eden ve etmeyenlerin almış oldukları sevap ve günahlarıyla hesaba çekileceklerini insanlara anlatan bir Peygamber, hiç fakir olup da ama olan ashabına yüzünü ekşitir mi? 14- Mekke’nin ileri gelenleri Müslüman olursa, Mekkeliler de Müslüman olur deyip, Allah’ın insanlar üzerindeki takdirini ve insanların kaderlerinin dışına çıkamayacağını bilmeyen, Allah’ın takdirine parmak basan bir Peygamber durumuna düşer mi? 15- Allah’u Tealâ Ayet-i Kerime’sinde (Habibim sevdiklerin de olsa sen sağırlara duyuramazsın) Ayet-i Kerime’sinin dışına çıkarak ashabından yüz çevirir mi? İşte insanlar kasıtlı veya kasıtsız Mekke müşriklerine bir ikaz olarak gelen Ayetleri Peygamber (s.a.v.) Efendimize hitap edildi diyerek, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi zem ederek, Müslümanların gözünde hatalı ve eksik gösteren bu insanlar Peygamber (s.a.v.) Efendimizi küçük düşürmektedirler. Halbuki Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, yaratılmışlara karşı tam ve kamildir. Ancak Allah’u Tealâ’nın Zat’ına karşı eksik ve hatalıdır. Bu bakımdan Allah’u Tealâ ben senin gelmiş geçmiş ve gelecek günahlarını da bağışladım buyurmaktadır. Allah’u Tealâ’nın bu Ayet-i Kerime’sini göndermesindeki muradı; Allah’tan başka bir İlah’ın daha olmadığını, alemlere rahmet olarak gönderdiği Habib-i Kibriya Hatemen Nebi de Hazreti Muhammed (s.a.v.) Efendimiz alemlere karşı hatasız olmasına rağmen yalnızca Allah’u Tealâ’nın Zat’ına karşı hatalı olduğunu insanlara bildirmek içindir. Öyleyse Peygamber (s.a.v.) Efendimiz böyle bir hata yapar da hiç ashabından yüz çevirir mi? Şimdi bu durumda Peygamber (s.a.v.) Efendimiz yevmi kıyamette, o hesap gününde, Peygamber (s.a.v.) Efendimize iftirada bulunanlara, böyle zem edici laflar söyleyenlere karşı, Peygamber (s.a.v.) Efendimizin kalbi kırılıp mahzun olarak, Allah’u Tealâ’ya niyazda bulunur da; Ya Rab’bel alemin, sen de şahitsin ki, ben böyle bir şey yapmadım, ben insanların malı ve mülkü olup da, bu insanlara malı ve mülkü için insanlara iltifatlarda bulunmadım, hele de Zat’ını bilen bir insanın, malı ve mülkü yok diye, kendisi fakirdir ve amadır diye, ondan yüz çevirmedim. Ben bunu yapmaktan hicap ederim derse, Allah’u Tealâ’ya bunları şikayette bulunursa, bunları böyle yazanlar ve insanlara Peygamber (s.a.v.) Efendimizin böyle bir hata işleyerek, bak Peygamber de insanların şöhretlilerine malı ve mülkü olanlarına değer verdi, fakirlerden yüz çevirdi deyip, Yahudi ve Mason fikirlerini insanlara aşılayarak, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi örnek olarak Müslümanlara gösterir de, insanları Allah’a karşı bağlılığa değil de, malı ve mülkü olanlara karşı bağlamaya çalışırlarsa, bu durumda böyle insanlar Allah’u Tealâ’ya nasıl cevap verecekler? Bu Ayet-i Kerimeler’in Peygamber (s.a.v.) Efendimize hitap olmadığını bu Ayetlerin müşriklere bir ikaz olarak gönderildiğini sırası gelen Ayet-i Kerimeler geldiğinde bunları tefsirleriyle sizlere anlatacağız. Gönlüm aşkınla yanarken ya Rasulallah Seni zem edenleri sevemem ya Habiballah Niyeti halisane dilleri dikenliyse ya Rasulallah Şefaatinden onları da mahrum eyleme ya Habiballah Sen elbet ki yüce bir ahlak üzeresin ben seni alemlere rahmet olarak gönderdim diyorsa Allah’ı Teala hazretleri o boştan konuşmaz arzusuna göre konuşmaz onun söylediği vahyedilenden başkası değildir dediği ayeti kerimelerine göre bu hitap Peygamber(s.a.v.) Efendimize değildir. Buna ilave olarak şu kısmıda yanlış açmışlardır. Abese Suresi 80:17 Kahrolası (bazı) insanlar! Ne inkarcıdır. Hatalı Meal: Kahrolası insan! Ne inkarcıdır. Hatalı Meal’in Açıklaması: Bu Ayette baştan beri yanlış açılmıştır: “Kahrolası insan ne nankördür” denmektedir. İnsanların hepsi nankör değildir. İçlerinde Allah dostları Peygamberler, evliyalar, şehitler ve alimler vardır. “Alimlerin mürekkebi şehitlerin kanları gibidir.” Hadisi şerifine göre bu gibi Rab’bimizin salih kulları için Rab’bimiz, kahrolası insan ne nankördür demez. Doğrusu: “Kahrolası bazı insanlar ne nankördür.” Tefsir: İnsan neden yaratıldığını unutuverdi. Allah’a karşı bir isyancı kesiliverdi. O hakir bir sudan bir nutfeden yaratılmadı mı? Allah onu insan biçimine sokarak, evvela kemikten iskelete, sonra et kisvesine bürüyerek onu şekillendirmedi mi? Böyle olmasına rağmen insan kibir ve gurura, bir benlik ve azamete kapılarak Allah’ı unutur, arkasını döner apaçık bir inkarda bulunursa, işte o insan nankör bir insandır ki, Allah’ı tanımayan ve Allah’ın kendisine vermiş olduğu nimetlere karışı şükretmeyen bir insan durumundadır. Böyle kahrolası insanlar, nefislerine karşı ne de zalim olurlar. Kaynak : Asr-ı Saadet yazarı A. Metin Saruhan Tefsir ve mealidir.
@tezcandemir8139
6 жыл бұрын
Nebi gelen ama'ya geç kardesim şöyle otur sen de dinle demezmiydi,yuzunu eksitip sirtini donen Mugireye hala anlatmaya devam ettigi icin uyarı aldıgını dusunuyorum,sizin verdiginiz ayetteki gibi yuzcevirene anlatma artik, samimi gelene yönel
@yusufziya5779
5 жыл бұрын
Videoyu tekrar tekrar izleyin.
@Bilal-A.S.K.
4 ай бұрын
Selamun Aleyküm bu Ayet-i Kerime bazı meallerde yanlış mealleştirilip tefsir edilmiştir Peygamber(s.a.v.) Efendimizi Allah muhafaza zem etmişlerdir.Açıklaması aşağıdadır. Abese Suresi 80:1 Yüzünü ekşitti ve ardını döndü. Tefsir: Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Kureyş’in ileri gelenleri Uteybe, Şeybe, Ebu Cehil gibi bazı insanlara dini İslâm’ı anlatırken, onlara putların da, Allah tarafından yaratıldığını bütün bu alemlerin sahibinin Allah olduğunu, Allah’a itaat edildiğinde cennetlere dahil olacaklarını, şayet Allah’a karşı gelir Allah’ı tanımaz ona ortaklar koşarsanız cehennemle korkutarak, Allah’ın emirlerini bunlara iletirken, Müslümanlığı kabul etmiş ve Mekke’yi Mükerreme’den hicret edenlerin içerisinde, ilk hicret edenlerden ve ama olan İbn-i Ümmü Mektum denilen Abdullah İbn-i Şüreyh Kureyş’in ileri gelenlerinin arasına girerek, Peygamberin kendilerine neler anlattığını sorar. Mekke’nin ileri gelenleri ise kendilerine soru soranın ama ve fakir bir zat olduğunu görünce ona değer vermezler, yüzlerini ekşiterek ondan yüz çevirirler. İşte Allah’u Tealâ bu Ayet-i Kerime’yi bunun için gönderir. Lakin kasıtlı veya kasıtsız, Allah’u Tealâ’nın gönderdiği bu Ayet-i Kerimeler’i tefsirciler veya alim olanlar bile, bu Ayet-i Kerimeler’de yanılarak bunu Peygamber (s.a.v.) Efendimize atfederek, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi zem ederler. Bir de şöyle söylerler; Allah’u Tealâ Peygamber (s.a.v.) Efendimizi sitemvari uyarmaktadır derler. Bunun böyle olmadığını Allah’u Tealâ’nın Peygamber (s.a.v.) Efendimize sitem etmediğini tüm aklı selim düşünen insanlara ispatlayacağız. 1- Allah’u Tealâ hiçbir peygamberine sitem etmedi ki, alemlere rahmet olarak gönderdiği peygamberine sitem etsin. 2- Hazreti Yunus Aleyhisselam kavmine laf anlatamayınca, kavmini terk etmiş gitmiş, bunun üzerine Allah’u Tealâ Hazreti Yunus Aleyhisselam’a dahi sitem etmeyip, yalnızca ben seni kavminden kaçmak için mi peygamber gönderdim? Deyip, denize atmıştır. Balığın sırtında veya karnında kırk gün kadar dolaşan Hazreti Yunus Aleyhisselam (la ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minezzalimin) ben nefsime zulmettim beni bağışla deyince, Allah’u Tealâ’nın izniyle balık Hazreti Yunus Aleyhisselam’ı karaya çıkarır ve Hazreti Yunus Aleyhisselam kavminin başına dönerek, kavmini İslâm’a davet ettiğinde kavmi de kendisine icabet eder. 3- Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Hazreti Hatice validemizle evlendiğinde Mekke müşrikleri Müslümanlara boykot ilan ettiğinde, onlarla alışveriş yapmadığında Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bu serveti fakirlere dağıtmadı mı? 4- Müşriklerin başı olanlar Peygamber (s.a.v.) Efendimizin amcası olan Ebu Talib’e gelerek; Muhammed davasından vazgeçerse, biz ona Mekke’nin anahtarlarını veririz, onun her istediğini yerine getiririz dediklerinde, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bir elime güneşi bir elime de ayı verseler, ben yine Allah’ı insanlara anlatmaktan asla vazgeçmem demedi mi? 5- Bir Müslüman bulmak için Tayf’a kadar giden ve Tayf’da Tayf’lı çocukların taş yağmuruna tutularak mübarek ayakları kanayan Peygamber (s.a.v.) Efendimize Allah’u Tealâ Cibril-i Emin’i göndererek, Cibril-i Emin de; Ya Rasulallah biz bu meleklerle senin emrindeyiz, istersen bu beldeyi helak edeceğiz dediğinde, kendi acısını unutup Allah’u Tealâ’ya niyazda bulunarak; Ya Rab’bel alemin bunlar bilmezler bunları bağışla dediğinde, onlara acıyarak şefaatte bulunan bir Peygamber değil mi? 6- Vema erselnake illa rahmeten lil alemin. (Alemlere rahmet olarak gelen bir peygamber değil mi?) 7- Beni Rab’bim terbiye etti güzel terbiye etti diyen bir Peygamber değil mi? 8- Güzel ahlakı tamamlamak üzere gelen bir Peygamber değil mi? 9- Yaratılmışların ilki olup da alemler nurundan insanlar ki ruhundan yaratılan bir Peygamber değil mi? 10- Yeryüzüne gönderilen bütün yaratılmışların en müşfik ve merhametlisi olan bir Peygamber, hiç kendisine ihtiyaç arz etmeyen, yani fakir olmayıp da zengin olan kimsenin hatırı kırılacak diye, fakir ve ama olan Ümmü Mektum Hazretlerine yüzünü ekşitir mi? 11- Ashabım gökteki yıldızlar gibidir hangisine uyarsanız hakkı bulursunuz diyen bir Peygamber böyle bir ashabına yüzünü ekşitir de ondan yüz çevirir mi? 12- Hakkında o boştan konuşmaz Ayet-i Kerime’si olan bir Peygamber olup da böyle davranışlarda bulunur mu? 13- Bir Peygamber ki dünyanın az bir eğlence ve istifade etme yurdu olduğunu bilen, ahiret aleminde insanların malları ve mülklerinin varlığıyla değil, Allah’a itaat eden ve etmeyenlerin almış oldukları sevap ve günahlarıyla hesaba çekileceklerini insanlara anlatan bir Peygamber, hiç fakir olup da ama olan ashabına yüzünü ekşitir mi? 14- Mekke’nin ileri gelenleri Müslüman olursa, Mekkeliler de Müslüman olur deyip, Allah’ın insanlar üzerindeki takdirini ve insanların kaderlerinin dışına çıkamayacağını bilmeyen, Allah’ın takdirine parmak basan bir Peygamber durumuna düşer mi? 15- Allah’u Tealâ Ayet-i Kerime’sinde (Habibim sevdiklerin de olsa sen sağırlara duyuramazsın) Ayet-i Kerime’sinin dışına çıkarak ashabından yüz çevirir mi? İşte insanlar kasıtlı veya kasıtsız Mekke müşriklerine bir ikaz olarak gelen Ayetleri Peygamber (s.a.v.) Efendimize hitap edildi diyerek, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi zem ederek, Müslümanların gözünde hatalı ve eksik gösteren bu insanlar Peygamber (s.a.v.) Efendimizi küçük düşürmektedirler. Halbuki Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, yaratılmışlara karşı tam ve kamildir. Ancak Allah’u Tealâ’nın Zat’ına karşı eksik ve hatalıdır. Bu bakımdan Allah’u Tealâ ben senin gelmiş geçmiş ve gelecek günahlarını da bağışladım buyurmaktadır. Allah’u Tealâ’nın bu Ayet-i Kerime’sini göndermesindeki muradı; Allah’tan başka bir İlah’ın daha olmadığını, alemlere rahmet olarak gönderdiği Habib-i Kibriya Hatemen Nebi de Hazreti Muhammed (s.a.v.) Efendimiz alemlere karşı hatasız olmasına rağmen yalnızca Allah’u Tealâ’nın Zat’ına karşı hatalı olduğunu insanlara bildirmek içindir. Öyleyse Peygamber (s.a.v.) Efendimiz böyle bir hata yapar da hiç ashabından yüz çevirir mi? Şimdi bu durumda Peygamber (s.a.v.) Efendimiz yevmi kıyamette, o hesap gününde, Peygamber (s.a.v.) Efendimize iftirada bulunanlara, böyle zem edici laflar söyleyenlere karşı, Peygamber (s.a.v.) Efendimizin kalbi kırılıp mahzun olarak, Allah’u Tealâ’ya niyazda bulunur da; Ya Rab’bel alemin, sen de şahitsin ki, ben böyle bir şey yapmadım, ben insanların malı ve mülkü olup da, bu insanlara malı ve mülkü için insanlara iltifatlarda bulunmadım, hele de Zat’ını bilen bir insanın, malı ve mülkü yok diye, kendisi fakirdir ve amadır diye, ondan yüz çevirmedim. Ben bunu yapmaktan hicap ederim derse, Allah’u Tealâ’ya bunları şikayette bulunursa, bunları böyle yazanlar ve insanlara Peygamber (s.a.v.) Efendimizin böyle bir hata işleyerek, bak Peygamber de insanların şöhretlilerine malı ve mülkü olanlarına değer verdi, fakirlerden yüz çevirdi deyip, Yahudi ve Mason fikirlerini insanlara aşılayarak, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi örnek olarak Müslümanlara gösterir de, insanları Allah’a karşı bağlılığa değil de, malı ve mülkü olanlara karşı bağlamaya çalışırlarsa, bu durumda böyle insanlar Allah’u Tealâ’ya nasıl cevap verecekler? Bu Ayet-i Kerimeler’in Peygamber (s.a.v.) Efendimize hitap olmadığını bu Ayetlerin müşriklere bir ikaz olarak gönderildiğini sırası gelen Ayet-i Kerimeler geldiğinde bunları tefsirleriyle sizlere anlatacağız. Gönlüm aşkınla yanarken ya Rasulallah Seni zem edenleri sevemem ya Habiballah Niyeti halisane dilleri dikenliyse ya Rasulallah Şefaatinden onları da mahrum eyleme ya Habiballah Sen elbet ki yüce bir ahlak üzeresin ben seni alemlere rahmet olarak gönderdim diyorsa Allah’ı Teala hazretleri o boştan konuşmaz arzusuna göre konuşmaz onun söylediği vahyedilenden başkası değildir dediği ayeti kerimelerine göre bu hitap Peygamber(s.a.v.) Efendimize değildir. Buna ilave olarak şu kısmıda yanlış açmışlardır. Abese Suresi 80:17 Kahrolası (bazı) insanlar! Ne inkarcıdır. Hatalı Meal: Kahrolası insan! Ne inkarcıdır. Hatalı Meal’in Açıklaması: Bu Ayette baştan beri yanlış açılmıştır: “Kahrolası insan ne nankördür” denmektedir. İnsanların hepsi nankör değildir. İçlerinde Allah dostları Peygamberler, evliyalar, şehitler ve alimler vardır. “Alimlerin mürekkebi şehitlerin kanları gibidir.” Hadisi şerifine göre bu gibi Rab’bimizin salih kulları için Rab’bimiz, kahrolası insan ne nankördür demez. Doğrusu: “Kahrolası bazı insanlar ne nankördür.” Tefsir: İnsan neden yaratıldığını unutuverdi. Allah’a karşı bir isyancı kesiliverdi. O hakir bir sudan bir nutfeden yaratılmadı mı? Allah onu insan biçimine sokarak, evvela kemikten iskelete, sonra et kisvesine bürüyerek onu şekillendirmedi mi? Böyle olmasına rağmen insan kibir ve gurura, bir benlik ve azamete kapılarak Allah’ı unutur, arkasını döner apaçık bir inkarda bulunursa, işte o insan nankör bir insandır ki, Allah’ı tanımayan ve Allah’ın kendisine vermiş olduğu nimetlere karışı şükretmeyen bir insan durumundadır. Böyle kahrolası insanlar, nefislerine karşı ne de zalim olurlar. Kaynak : Asr-ı Saadet yazarı A. Metin Saruhan Tefsir ve mealidir.
@Bilal-A.S.K.
4 ай бұрын
@@yusufziya5779 Selamun Aleyküm bu Ayet-i Kerime bazı meallerde yanlış mealleştirilip tefsir edilmiştir Peygamber(s.a.v.) Efendimizi Allah muhafaza zem etmişlerdir.Açıklaması aşağıdadır. Abese Suresi 80:1 Yüzünü ekşitti ve ardını döndü. Tefsir: Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Kureyş’in ileri gelenleri Uteybe, Şeybe, Ebu Cehil gibi bazı insanlara dini İslâm’ı anlatırken, onlara putların da, Allah tarafından yaratıldığını bütün bu alemlerin sahibinin Allah olduğunu, Allah’a itaat edildiğinde cennetlere dahil olacaklarını, şayet Allah’a karşı gelir Allah’ı tanımaz ona ortaklar koşarsanız cehennemle korkutarak, Allah’ın emirlerini bunlara iletirken, Müslümanlığı kabul etmiş ve Mekke’yi Mükerreme’den hicret edenlerin içerisinde, ilk hicret edenlerden ve ama olan İbn-i Ümmü Mektum denilen Abdullah İbn-i Şüreyh Kureyş’in ileri gelenlerinin arasına girerek, Peygamberin kendilerine neler anlattığını sorar. Mekke’nin ileri gelenleri ise kendilerine soru soranın ama ve fakir bir zat olduğunu görünce ona değer vermezler, yüzlerini ekşiterek ondan yüz çevirirler. İşte Allah’u Tealâ bu Ayet-i Kerime’yi bunun için gönderir. Lakin kasıtlı veya kasıtsız, Allah’u Tealâ’nın gönderdiği bu Ayet-i Kerimeler’i tefsirciler veya alim olanlar bile, bu Ayet-i Kerimeler’de yanılarak bunu Peygamber (s.a.v.) Efendimize atfederek, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi zem ederler. Bir de şöyle söylerler; Allah’u Tealâ Peygamber (s.a.v.) Efendimizi sitemvari uyarmaktadır derler. Bunun böyle olmadığını Allah’u Tealâ’nın Peygamber (s.a.v.) Efendimize sitem etmediğini tüm aklı selim düşünen insanlara ispatlayacağız. 1- Allah’u Tealâ hiçbir peygamberine sitem etmedi ki, alemlere rahmet olarak gönderdiği peygamberine sitem etsin. 2- Hazreti Yunus Aleyhisselam kavmine laf anlatamayınca, kavmini terk etmiş gitmiş, bunun üzerine Allah’u Tealâ Hazreti Yunus Aleyhisselam’a dahi sitem etmeyip, yalnızca ben seni kavminden kaçmak için mi peygamber gönderdim? Deyip, denize atmıştır. Balığın sırtında veya karnında kırk gün kadar dolaşan Hazreti Yunus Aleyhisselam (la ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minezzalimin) ben nefsime zulmettim beni bağışla deyince, Allah’u Tealâ’nın izniyle balık Hazreti Yunus Aleyhisselam’ı karaya çıkarır ve Hazreti Yunus Aleyhisselam kavminin başına dönerek, kavmini İslâm’a davet ettiğinde kavmi de kendisine icabet eder. 3- Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Hazreti Hatice validemizle evlendiğinde Mekke müşrikleri Müslümanlara boykot ilan ettiğinde, onlarla alışveriş yapmadığında Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bu serveti fakirlere dağıtmadı mı? 4- Müşriklerin başı olanlar Peygamber (s.a.v.) Efendimizin amcası olan Ebu Talib’e gelerek; Muhammed davasından vazgeçerse, biz ona Mekke’nin anahtarlarını veririz, onun her istediğini yerine getiririz dediklerinde, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bir elime güneşi bir elime de ayı verseler, ben yine Allah’ı insanlara anlatmaktan asla vazgeçmem demedi mi? 5- Bir Müslüman bulmak için Tayf’a kadar giden ve Tayf’da Tayf’lı çocukların taş yağmuruna tutularak mübarek ayakları kanayan Peygamber (s.a.v.) Efendimize Allah’u Tealâ Cibril-i Emin’i göndererek, Cibril-i Emin de; Ya Rasulallah biz bu meleklerle senin emrindeyiz, istersen bu beldeyi helak edeceğiz dediğinde, kendi acısını unutup Allah’u Tealâ’ya niyazda bulunarak; Ya Rab’bel alemin bunlar bilmezler bunları bağışla dediğinde, onlara acıyarak şefaatte bulunan bir Peygamber değil mi? 6- Vema erselnake illa rahmeten lil alemin. (Alemlere rahmet olarak gelen bir peygamber değil mi?) 7- Beni Rab’bim terbiye etti güzel terbiye etti diyen bir Peygamber değil mi? 8- Güzel ahlakı tamamlamak üzere gelen bir Peygamber değil mi? 9- Yaratılmışların ilki olup da alemler nurundan insanlar ki ruhundan yaratılan bir Peygamber değil mi? 10- Yeryüzüne gönderilen bütün yaratılmışların en müşfik ve merhametlisi olan bir Peygamber, hiç kendisine ihtiyaç arz etmeyen, yani fakir olmayıp da zengin olan kimsenin hatırı kırılacak diye, fakir ve ama olan Ümmü Mektum Hazretlerine yüzünü ekşitir mi? 11- Ashabım gökteki yıldızlar gibidir hangisine uyarsanız hakkı bulursunuz diyen bir Peygamber böyle bir ashabına yüzünü ekşitir de ondan yüz çevirir mi? 12- Hakkında o boştan konuşmaz Ayet-i Kerime’si olan bir Peygamber olup da böyle davranışlarda bulunur mu? 13- Bir Peygamber ki dünyanın az bir eğlence ve istifade etme yurdu olduğunu bilen, ahiret aleminde insanların malları ve mülklerinin varlığıyla değil, Allah’a itaat eden ve etmeyenlerin almış oldukları sevap ve günahlarıyla hesaba çekileceklerini insanlara anlatan bir Peygamber, hiç fakir olup da ama olan ashabına yüzünü ekşitir mi? 14- Mekke’nin ileri gelenleri Müslüman olursa, Mekkeliler de Müslüman olur deyip, Allah’ın insanlar üzerindeki takdirini ve insanların kaderlerinin dışına çıkamayacağını bilmeyen, Allah’ın takdirine parmak basan bir Peygamber durumuna düşer mi? 15- Allah’u Tealâ Ayet-i Kerime’sinde (Habibim sevdiklerin de olsa sen sağırlara duyuramazsın) Ayet-i Kerime’sinin dışına çıkarak ashabından yüz çevirir mi? İşte insanlar kasıtlı veya kasıtsız Mekke müşriklerine bir ikaz olarak gelen Ayetleri Peygamber (s.a.v.) Efendimize hitap edildi diyerek, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi zem ederek, Müslümanların gözünde hatalı ve eksik gösteren bu insanlar Peygamber (s.a.v.) Efendimizi küçük düşürmektedirler. Halbuki Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, yaratılmışlara karşı tam ve kamildir. Ancak Allah’u Tealâ’nın Zat’ına karşı eksik ve hatalıdır. Bu bakımdan Allah’u Tealâ ben senin gelmiş geçmiş ve gelecek günahlarını da bağışladım buyurmaktadır. Allah’u Tealâ’nın bu Ayet-i Kerime’sini göndermesindeki muradı; Allah’tan başka bir İlah’ın daha olmadığını, alemlere rahmet olarak gönderdiği Habib-i Kibriya Hatemen Nebi de Hazreti Muhammed (s.a.v.) Efendimiz alemlere karşı hatasız olmasına rağmen yalnızca Allah’u Tealâ’nın Zat’ına karşı hatalı olduğunu insanlara bildirmek içindir. Öyleyse Peygamber (s.a.v.) Efendimiz böyle bir hata yapar da hiç ashabından yüz çevirir mi? Şimdi bu durumda Peygamber (s.a.v.) Efendimiz yevmi kıyamette, o hesap gününde, Peygamber (s.a.v.) Efendimize iftirada bulunanlara, böyle zem edici laflar söyleyenlere karşı, Peygamber (s.a.v.) Efendimizin kalbi kırılıp mahzun olarak, Allah’u Tealâ’ya niyazda bulunur da; Ya Rab’bel alemin, sen de şahitsin ki, ben böyle bir şey yapmadım, ben insanların malı ve mülkü olup da, bu insanlara malı ve mülkü için insanlara iltifatlarda bulunmadım, hele de Zat’ını bilen bir insanın, malı ve mülkü yok diye, kendisi fakirdir ve amadır diye, ondan yüz çevirmedim. Ben bunu yapmaktan hicap ederim derse, Allah’u Tealâ’ya bunları şikayette bulunursa, bunları böyle yazanlar ve insanlara Peygamber (s.a.v.) Efendimizin böyle bir hata işleyerek, bak Peygamber de insanların şöhretlilerine malı ve mülkü olanlarına değer verdi, fakirlerden yüz çevirdi deyip, Yahudi ve Mason fikirlerini insanlara aşılayarak, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi örnek olarak Müslümanlara gösterir de, insanları Allah’a karşı bağlılığa değil de, malı ve mülkü olanlara karşı bağlamaya çalışırlarsa, bu durumda böyle insanlar Allah’u Tealâ’ya nasıl cevap verecekler? Bu Ayet-i Kerimeler’in Peygamber (s.a.v.) Efendimize hitap olmadığını bu Ayetlerin müşriklere bir ikaz olarak gönderildiğini sırası gelen Ayet-i Kerimeler geldiğinde bunları tefsirleriyle sizlere anlatacağız. Gönlüm aşkınla yanarken ya Rasulallah Seni zem edenleri sevemem ya Habiballah Niyeti halisane dilleri dikenliyse ya Rasulallah Şefaatinden onları da mahrum eyleme ya Habiballah Sen elbet ki yüce bir ahlak üzeresin ben seni alemlere rahmet olarak gönderdim diyorsa Allah’ı Teala hazretleri o boştan konuşmaz arzusuna göre konuşmaz onun söylediği vahyedilenden başkası değildir dediği ayeti kerimelerine göre bu hitap Peygamber(s.a.v.) Efendimize değildir. Buna ilave olarak şu kısmıda yanlış açmışlardır. Abese Suresi 80:17 Kahrolası (bazı) insanlar! Ne inkarcıdır. Hatalı Meal: Kahrolası insan! Ne inkarcıdır. Hatalı Meal’in Açıklaması: Bu Ayette baştan beri yanlış açılmıştır: “Kahrolası insan ne nankördür” denmektedir. İnsanların hepsi nankör değildir. İçlerinde Allah dostları Peygamberler, evliyalar, şehitler ve alimler vardır. “Alimlerin mürekkebi şehitlerin kanları gibidir.” Hadisi şerifine göre bu gibi Rab’bimizin salih kulları için Rab’bimiz, kahrolası insan ne nankördür demez. Doğrusu: “Kahrolası bazı insanlar ne nankördür.” Tefsir: İnsan neden yaratıldığını unutuverdi. Allah’a karşı bir isyancı kesiliverdi. O hakir bir sudan bir nutfeden yaratılmadı mı? Allah onu insan biçimine sokarak, evvela kemikten iskelete, sonra et kisvesine bürüyerek onu şekillendirmedi mi? Böyle olmasına rağmen insan kibir ve gurura, bir benlik ve azamete kapılarak Allah’ı unutur, arkasını döner apaçık bir inkarda bulunursa, işte o insan nankör bir insandır ki, Allah’ı tanımayan ve Allah’ın kendisine vermiş olduğu nimetlere karışı şükretmeyen bir insan durumundadır. Böyle kahrolası insanlar, nefislerine karşı ne de zalim olurlar. Kaynak : Asr-ı Saadet yazarı A. Metin Saruhan Tefsir ve mealidir.
@mustafaalimeral4813
6 жыл бұрын
Selamunaleykum kardesim. Huseyin kardeşim sünnetullah işte böyle anlatilir maşallah kardeşim. Oyle fiziki goruntuyle peygambere benzemeye calişip her turlu halti yine ayni kiyafet giyerek yapmak, fikiren peygamberi taklit edip şeytanlik peşinde olmakla olmuyor. Huseyin kardeş zor olani yaptin sen peygambere öz eleştiei kendini onun yerine koyarak akl edip kuran uzere tezzekkur ederek ayetleri düşünerek akil yorarak allaha yakinlaşmak uğruna yaptiğin bu sohbetin ALLAHUEKBER diyorum. Dostum allah azimuşan yar ve yardimcimiz olsun. Allah azimuşan tez zamanda sizlerle tanişip kucaklaşmayi nasip eder inşallah.
@Bilal-A.S.K.
4 ай бұрын
Selamun Aleyküm bu Ayet-i Kerime bazı meallerde yanlış mealleştirilip tefsir edilmiştir Peygamber(s.a.v.) Efendimizi Allah muhafaza zem etmişlerdir.Açıklaması aşağıdadır. Abese Suresi 80:1 Yüzünü ekşitti ve ardını döndü. Tefsir: Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Kureyş’in ileri gelenleri Uteybe, Şeybe, Ebu Cehil gibi bazı insanlara dini İslâm’ı anlatırken, onlara putların da, Allah tarafından yaratıldığını bütün bu alemlerin sahibinin Allah olduğunu, Allah’a itaat edildiğinde cennetlere dahil olacaklarını, şayet Allah’a karşı gelir Allah’ı tanımaz ona ortaklar koşarsanız cehennemle korkutarak, Allah’ın emirlerini bunlara iletirken, Müslümanlığı kabul etmiş ve Mekke’yi Mükerreme’den hicret edenlerin içerisinde, ilk hicret edenlerden ve ama olan İbn-i Ümmü Mektum denilen Abdullah İbn-i Şüreyh Kureyş’in ileri gelenlerinin arasına girerek, Peygamberin kendilerine neler anlattığını sorar. Mekke’nin ileri gelenleri ise kendilerine soru soranın ama ve fakir bir zat olduğunu görünce ona değer vermezler, yüzlerini ekşiterek ondan yüz çevirirler. İşte Allah’u Tealâ bu Ayet-i Kerime’yi bunun için gönderir. Lakin kasıtlı veya kasıtsız, Allah’u Tealâ’nın gönderdiği bu Ayet-i Kerimeler’i tefsirciler veya alim olanlar bile, bu Ayet-i Kerimeler’de yanılarak bunu Peygamber (s.a.v.) Efendimize atfederek, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi zem ederler. Bir de şöyle söylerler; Allah’u Tealâ Peygamber (s.a.v.) Efendimizi sitemvari uyarmaktadır derler. Bunun böyle olmadığını Allah’u Tealâ’nın Peygamber (s.a.v.) Efendimize sitem etmediğini tüm aklı selim düşünen insanlara ispatlayacağız. 1- Allah’u Tealâ hiçbir peygamberine sitem etmedi ki, alemlere rahmet olarak gönderdiği peygamberine sitem etsin. 2- Hazreti Yunus Aleyhisselam kavmine laf anlatamayınca, kavmini terk etmiş gitmiş, bunun üzerine Allah’u Tealâ Hazreti Yunus Aleyhisselam’a dahi sitem etmeyip, yalnızca ben seni kavminden kaçmak için mi peygamber gönderdim? Deyip, denize atmıştır. Balığın sırtında veya karnında kırk gün kadar dolaşan Hazreti Yunus Aleyhisselam (la ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minezzalimin) ben nefsime zulmettim beni bağışla deyince, Allah’u Tealâ’nın izniyle balık Hazreti Yunus Aleyhisselam’ı karaya çıkarır ve Hazreti Yunus Aleyhisselam kavminin başına dönerek, kavmini İslâm’a davet ettiğinde kavmi de kendisine icabet eder. 3- Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Hazreti Hatice validemizle evlendiğinde Mekke müşrikleri Müslümanlara boykot ilan ettiğinde, onlarla alışveriş yapmadığında Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bu serveti fakirlere dağıtmadı mı? 4- Müşriklerin başı olanlar Peygamber (s.a.v.) Efendimizin amcası olan Ebu Talib’e gelerek; Muhammed davasından vazgeçerse, biz ona Mekke’nin anahtarlarını veririz, onun her istediğini yerine getiririz dediklerinde, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bir elime güneşi bir elime de ayı verseler, ben yine Allah’ı insanlara anlatmaktan asla vazgeçmem demedi mi? 5- Bir Müslüman bulmak için Tayf’a kadar giden ve Tayf’da Tayf’lı çocukların taş yağmuruna tutularak mübarek ayakları kanayan Peygamber (s.a.v.) Efendimize Allah’u Tealâ Cibril-i Emin’i göndererek, Cibril-i Emin de; Ya Rasulallah biz bu meleklerle senin emrindeyiz, istersen bu beldeyi helak edeceğiz dediğinde, kendi acısını unutup Allah’u Tealâ’ya niyazda bulunarak; Ya Rab’bel alemin bunlar bilmezler bunları bağışla dediğinde, onlara acıyarak şefaatte bulunan bir Peygamber değil mi? 6- Vema erselnake illa rahmeten lil alemin. (Alemlere rahmet olarak gelen bir peygamber değil mi?) 7- Beni Rab’bim terbiye etti güzel terbiye etti diyen bir Peygamber değil mi? 8- Güzel ahlakı tamamlamak üzere gelen bir Peygamber değil mi? 9- Yaratılmışların ilki olup da alemler nurundan insanlar ki ruhundan yaratılan bir Peygamber değil mi? 10- Yeryüzüne gönderilen bütün yaratılmışların en müşfik ve merhametlisi olan bir Peygamber, hiç kendisine ihtiyaç arz etmeyen, yani fakir olmayıp da zengin olan kimsenin hatırı kırılacak diye, fakir ve ama olan Ümmü Mektum Hazretlerine yüzünü ekşitir mi? 11- Ashabım gökteki yıldızlar gibidir hangisine uyarsanız hakkı bulursunuz diyen bir Peygamber böyle bir ashabına yüzünü ekşitir de ondan yüz çevirir mi? 12- Hakkında o boştan konuşmaz Ayet-i Kerime’si olan bir Peygamber olup da böyle davranışlarda bulunur mu? 13- Bir Peygamber ki dünyanın az bir eğlence ve istifade etme yurdu olduğunu bilen, ahiret aleminde insanların malları ve mülklerinin varlığıyla değil, Allah’a itaat eden ve etmeyenlerin almış oldukları sevap ve günahlarıyla hesaba çekileceklerini insanlara anlatan bir Peygamber, hiç fakir olup da ama olan ashabına yüzünü ekşitir mi? 14- Mekke’nin ileri gelenleri Müslüman olursa, Mekkeliler de Müslüman olur deyip, Allah’ın insanlar üzerindeki takdirini ve insanların kaderlerinin dışına çıkamayacağını bilmeyen, Allah’ın takdirine parmak basan bir Peygamber durumuna düşer mi? 15- Allah’u Tealâ Ayet-i Kerime’sinde (Habibim sevdiklerin de olsa sen sağırlara duyuramazsın) Ayet-i Kerime’sinin dışına çıkarak ashabından yüz çevirir mi? İşte insanlar kasıtlı veya kasıtsız Mekke müşriklerine bir ikaz olarak gelen Ayetleri Peygamber (s.a.v.) Efendimize hitap edildi diyerek, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi zem ederek, Müslümanların gözünde hatalı ve eksik gösteren bu insanlar Peygamber (s.a.v.) Efendimizi küçük düşürmektedirler. Halbuki Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, yaratılmışlara karşı tam ve kamildir. Ancak Allah’u Tealâ’nın Zat’ına karşı eksik ve hatalıdır. Bu bakımdan Allah’u Tealâ ben senin gelmiş geçmiş ve gelecek günahlarını da bağışladım buyurmaktadır. Allah’u Tealâ’nın bu Ayet-i Kerime’sini göndermesindeki muradı; Allah’tan başka bir İlah’ın daha olmadığını, alemlere rahmet olarak gönderdiği Habib-i Kibriya Hatemen Nebi de Hazreti Muhammed (s.a.v.) Efendimiz alemlere karşı hatasız olmasına rağmen yalnızca Allah’u Tealâ’nın Zat’ına karşı hatalı olduğunu insanlara bildirmek içindir. Öyleyse Peygamber (s.a.v.) Efendimiz böyle bir hata yapar da hiç ashabından yüz çevirir mi? Şimdi bu durumda Peygamber (s.a.v.) Efendimiz yevmi kıyamette, o hesap gününde, Peygamber (s.a.v.) Efendimize iftirada bulunanlara, böyle zem edici laflar söyleyenlere karşı, Peygamber (s.a.v.) Efendimizin kalbi kırılıp mahzun olarak, Allah’u Tealâ’ya niyazda bulunur da; Ya Rab’bel alemin, sen de şahitsin ki, ben böyle bir şey yapmadım, ben insanların malı ve mülkü olup da, bu insanlara malı ve mülkü için insanlara iltifatlarda bulunmadım, hele de Zat’ını bilen bir insanın, malı ve mülkü yok diye, kendisi fakirdir ve amadır diye, ondan yüz çevirmedim. Ben bunu yapmaktan hicap ederim derse, Allah’u Tealâ’ya bunları şikayette bulunursa, bunları böyle yazanlar ve insanlara Peygamber (s.a.v.) Efendimizin böyle bir hata işleyerek, bak Peygamber de insanların şöhretlilerine malı ve mülkü olanlarına değer verdi, fakirlerden yüz çevirdi deyip, Yahudi ve Mason fikirlerini insanlara aşılayarak, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi örnek olarak Müslümanlara gösterir de, insanları Allah’a karşı bağlılığa değil de, malı ve mülkü olanlara karşı bağlamaya çalışırlarsa, bu durumda böyle insanlar Allah’u Tealâ’ya nasıl cevap verecekler? Bu Ayet-i Kerimeler’in Peygamber (s.a.v.) Efendimize hitap olmadığını bu Ayetlerin müşriklere bir ikaz olarak gönderildiğini sırası gelen Ayet-i Kerimeler geldiğinde bunları tefsirleriyle sizlere anlatacağız. Gönlüm aşkınla yanarken ya Rasulallah Seni zem edenleri sevemem ya Habiballah Niyeti halisane dilleri dikenliyse ya Rasulallah Şefaatinden onları da mahrum eyleme ya Habiballah Sen elbet ki yüce bir ahlak üzeresin ben seni alemlere rahmet olarak gönderdim diyorsa Allah’ı Teala hazretleri o boştan konuşmaz arzusuna göre konuşmaz onun söylediği vahyedilenden başkası değildir dediği ayeti kerimelerine göre bu hitap Peygamber(s.a.v.) Efendimize değildir. Buna ilave olarak şu kısmıda yanlış açmışlardır. Abese Suresi 80:17 Kahrolası (bazı) insanlar! Ne inkarcıdır. Hatalı Meal: Kahrolası insan! Ne inkarcıdır. Hatalı Meal’in Açıklaması: Bu Ayette baştan beri yanlış açılmıştır: “Kahrolası insan ne nankördür” denmektedir. İnsanların hepsi nankör değildir. İçlerinde Allah dostları Peygamberler, evliyalar, şehitler ve alimler vardır. “Alimlerin mürekkebi şehitlerin kanları gibidir.” Hadisi şerifine göre bu gibi Rab’bimizin salih kulları için Rab’bimiz, kahrolası insan ne nankördür demez. Doğrusu: “Kahrolası bazı insanlar ne nankördür.” Tefsir: İnsan neden yaratıldığını unutuverdi. Allah’a karşı bir isyancı kesiliverdi. O hakir bir sudan bir nutfeden yaratılmadı mı? Allah onu insan biçimine sokarak, evvela kemikten iskelete, sonra et kisvesine bürüyerek onu şekillendirmedi mi? Böyle olmasına rağmen insan kibir ve gurura, bir benlik ve azamete kapılarak Allah’ı unutur, arkasını döner apaçık bir inkarda bulunursa, işte o insan nankör bir insandır ki, Allah’ı tanımayan ve Allah’ın kendisine vermiş olduğu nimetlere karışı şükretmeyen bir insan durumundadır. Böyle kahrolası insanlar, nefislerine karşı ne de zalim olurlar. Kaynak : Asr-ı Saadet yazarı A. Metin Saruhan Tefsir ve mealidir.
@Bilal-A.S.K.
4 ай бұрын
Selamun Aleyküm bu Ayet-i Kerime bazı meallerde yanlış mealleştirilip tefsir edilmiştir Peygamber(s.a.v.) Efendimizi Allah muhafaza zem etmişlerdir.Açıklaması aşağıdadır. Abese Suresi 80:1 Yüzünü ekşitti ve ardını döndü. Tefsir: Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Kureyş’in ileri gelenleri Uteybe, Şeybe, Ebu Cehil gibi bazı insanlara dini İslâm’ı anlatırken, onlara putların da, Allah tarafından yaratıldığını bütün bu alemlerin sahibinin Allah olduğunu, Allah’a itaat edildiğinde cennetlere dahil olacaklarını, şayet Allah’a karşı gelir Allah’ı tanımaz ona ortaklar koşarsanız cehennemle korkutarak, Allah’ın emirlerini bunlara iletirken, Müslümanlığı kabul etmiş ve Mekke’yi Mükerreme’den hicret edenlerin içerisinde, ilk hicret edenlerden ve ama olan İbn-i Ümmü Mektum denilen Abdullah İbn-i Şüreyh Kureyş’in ileri gelenlerinin arasına girerek, Peygamberin kendilerine neler anlattığını sorar. Mekke’nin ileri gelenleri ise kendilerine soru soranın ama ve fakir bir zat olduğunu görünce ona değer vermezler, yüzlerini ekşiterek ondan yüz çevirirler. İşte Allah’u Tealâ bu Ayet-i Kerime’yi bunun için gönderir. Lakin kasıtlı veya kasıtsız, Allah’u Tealâ’nın gönderdiği bu Ayet-i Kerimeler’i tefsirciler veya alim olanlar bile, bu Ayet-i Kerimeler’de yanılarak bunu Peygamber (s.a.v.) Efendimize atfederek, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi zem ederler. Bir de şöyle söylerler; Allah’u Tealâ Peygamber (s.a.v.) Efendimizi sitemvari uyarmaktadır derler. Bunun böyle olmadığını Allah’u Tealâ’nın Peygamber (s.a.v.) Efendimize sitem etmediğini tüm aklı selim düşünen insanlara ispatlayacağız. 1- Allah’u Tealâ hiçbir peygamberine sitem etmedi ki, alemlere rahmet olarak gönderdiği peygamberine sitem etsin. 2- Hazreti Yunus Aleyhisselam kavmine laf anlatamayınca, kavmini terk etmiş gitmiş, bunun üzerine Allah’u Tealâ Hazreti Yunus Aleyhisselam’a dahi sitem etmeyip, yalnızca ben seni kavminden kaçmak için mi peygamber gönderdim? Deyip, denize atmıştır. Balığın sırtında veya karnında kırk gün kadar dolaşan Hazreti Yunus Aleyhisselam (la ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minezzalimin) ben nefsime zulmettim beni bağışla deyince, Allah’u Tealâ’nın izniyle balık Hazreti Yunus Aleyhisselam’ı karaya çıkarır ve Hazreti Yunus Aleyhisselam kavminin başına dönerek, kavmini İslâm’a davet ettiğinde kavmi de kendisine icabet eder. 3- Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Hazreti Hatice validemizle evlendiğinde Mekke müşrikleri Müslümanlara boykot ilan ettiğinde, onlarla alışveriş yapmadığında Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bu serveti fakirlere dağıtmadı mı? 4- Müşriklerin başı olanlar Peygamber (s.a.v.) Efendimizin amcası olan Ebu Talib’e gelerek; Muhammed davasından vazgeçerse, biz ona Mekke’nin anahtarlarını veririz, onun her istediğini yerine getiririz dediklerinde, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bir elime güneşi bir elime de ayı verseler, ben yine Allah’ı insanlara anlatmaktan asla vazgeçmem demedi mi? 5- Bir Müslüman bulmak için Tayf’a kadar giden ve Tayf’da Tayf’lı çocukların taş yağmuruna tutularak mübarek ayakları kanayan Peygamber (s.a.v.) Efendimize Allah’u Tealâ Cibril-i Emin’i göndererek, Cibril-i Emin de; Ya Rasulallah biz bu meleklerle senin emrindeyiz, istersen bu beldeyi helak edeceğiz dediğinde, kendi acısını unutup Allah’u Tealâ’ya niyazda bulunarak; Ya Rab’bel alemin bunlar bilmezler bunları bağışla dediğinde, onlara acıyarak şefaatte bulunan bir Peygamber değil mi? 6- Vema erselnake illa rahmeten lil alemin. (Alemlere rahmet olarak gelen bir peygamber değil mi?) 7- Beni Rab’bim terbiye etti güzel terbiye etti diyen bir Peygamber değil mi? 8- Güzel ahlakı tamamlamak üzere gelen bir Peygamber değil mi? 9- Yaratılmışların ilki olup da alemler nurundan insanlar ki ruhundan yaratılan bir Peygamber değil mi? 10- Yeryüzüne gönderilen bütün yaratılmışların en müşfik ve merhametlisi olan bir Peygamber, hiç kendisine ihtiyaç arz etmeyen, yani fakir olmayıp da zengin olan kimsenin hatırı kırılacak diye, fakir ve ama olan Ümmü Mektum Hazretlerine yüzünü ekşitir mi? 11- Ashabım gökteki yıldızlar gibidir hangisine uyarsanız hakkı bulursunuz diyen bir Peygamber böyle bir ashabına yüzünü ekşitir de ondan yüz çevirir mi? 12- Hakkında o boştan konuşmaz Ayet-i Kerime’si olan bir Peygamber olup da böyle davranışlarda bulunur mu? 13- Bir Peygamber ki dünyanın az bir eğlence ve istifade etme yurdu olduğunu bilen, ahiret aleminde insanların malları ve mülklerinin varlığıyla değil, Allah’a itaat eden ve etmeyenlerin almış oldukları sevap ve günahlarıyla hesaba çekileceklerini insanlara anlatan bir Peygamber, hiç fakir olup da ama olan ashabına yüzünü ekşitir mi? 14- Mekke’nin ileri gelenleri Müslüman olursa, Mekkeliler de Müslüman olur deyip, Allah’ın insanlar üzerindeki takdirini ve insanların kaderlerinin dışına çıkamayacağını bilmeyen, Allah’ın takdirine parmak basan bir Peygamber durumuna düşer mi? 15- Allah’u Tealâ Ayet-i Kerime’sinde (Habibim sevdiklerin de olsa sen sağırlara duyuramazsın) Ayet-i Kerime’sinin dışına çıkarak ashabından yüz çevirir mi? İşte insanlar kasıtlı veya kasıtsız Mekke müşriklerine bir ikaz olarak gelen Ayetleri Peygamber (s.a.v.) Efendimize hitap edildi diyerek, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi zem ederek, Müslümanların gözünde hatalı ve eksik gösteren bu insanlar Peygamber (s.a.v.) Efendimizi küçük düşürmektedirler. Halbuki Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, yaratılmışlara karşı tam ve kamildir. Ancak Allah’u Tealâ’nın Zat’ına karşı eksik ve hatalıdır. Bu bakımdan Allah’u Tealâ ben senin gelmiş geçmiş ve gelecek günahlarını da bağışladım buyurmaktadır. Allah’u Tealâ’nın bu Ayet-i Kerime’sini göndermesindeki muradı; Allah’tan başka bir İlah’ın daha olmadığını, alemlere rahmet olarak gönderdiği Habib-i Kibriya Hatemen Nebi de Hazreti Muhammed (s.a.v.) Efendimiz alemlere karşı hatasız olmasına rağmen yalnızca Allah’u Tealâ’nın Zat’ına karşı hatalı olduğunu insanlara bildirmek içindir. Öyleyse Peygamber (s.a.v.) Efendimiz böyle bir hata yapar da hiç ashabından yüz çevirir mi? Şimdi bu durumda Peygamber (s.a.v.) Efendimiz yevmi kıyamette, o hesap gününde, Peygamber (s.a.v.) Efendimize iftirada bulunanlara, böyle zem edici laflar söyleyenlere karşı, Peygamber (s.a.v.) Efendimizin kalbi kırılıp mahzun olarak, Allah’u Tealâ’ya niyazda bulunur da; Ya Rab’bel alemin, sen de şahitsin ki, ben böyle bir şey yapmadım, ben insanların malı ve mülkü olup da, bu insanlara malı ve mülkü için insanlara iltifatlarda bulunmadım, hele de Zat’ını bilen bir insanın, malı ve mülkü yok diye, kendisi fakirdir ve amadır diye, ondan yüz çevirmedim. Ben bunu yapmaktan hicap ederim derse, Allah’u Tealâ’ya bunları şikayette bulunursa, bunları böyle yazanlar ve insanlara Peygamber (s.a.v.) Efendimizin böyle bir hata işleyerek, bak Peygamber de insanların şöhretlilerine malı ve mülkü olanlarına değer verdi, fakirlerden yüz çevirdi deyip, Yahudi ve Mason fikirlerini insanlara aşılayarak, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi örnek olarak Müslümanlara gösterir de, insanları Allah’a karşı bağlılığa değil de, malı ve mülkü olanlara karşı bağlamaya çalışırlarsa, bu durumda böyle insanlar Allah’u Tealâ’ya nasıl cevap verecekler? Bu Ayet-i Kerimeler’in Peygamber (s.a.v.) Efendimize hitap olmadığını bu Ayetlerin müşriklere bir ikaz olarak gönderildiğini sırası gelen Ayet-i Kerimeler geldiğinde bunları tefsirleriyle sizlere anlatacağız. Gönlüm aşkınla yanarken ya Rasulallah Seni zem edenleri sevemem ya Habiballah Niyeti halisane dilleri dikenliyse ya Rasulallah Şefaatinden onları da mahrum eyleme ya Habiballah Sen elbet ki yüce bir ahlak üzeresin ben seni alemlere rahmet olarak gönderdim diyorsa Allah’ı Teala hazretleri o boştan konuşmaz arzusuna göre konuşmaz onun söylediği vahyedilenden başkası değildir dediği ayeti kerimelerine göre bu hitap Peygamber(s.a.v.) Efendimize değildir. Buna ilave olarak şu kısmıda yanlış açmışlardır. Abese Suresi 80:17 Kahrolası (bazı) insanlar! Ne inkarcıdır. Hatalı Meal: Kahrolası insan! Ne inkarcıdır. Hatalı Meal’in Açıklaması: Bu Ayette baştan beri yanlış açılmıştır: “Kahrolası insan ne nankördür” denmektedir. İnsanların hepsi nankör değildir. İçlerinde Allah dostları Peygamberler, evliyalar, şehitler ve alimler vardır. “Alimlerin mürekkebi şehitlerin kanları gibidir.” Hadisi şerifine göre bu gibi Rab’bimizin salih kulları için Rab’bimiz, kahrolası insan ne nankördür demez. Doğrusu: “Kahrolası bazı insanlar ne nankördür.” Tefsir: İnsan neden yaratıldığını unutuverdi. Allah’a karşı bir isyancı kesiliverdi. O hakir bir sudan bir nutfeden yaratılmadı mı? Allah onu insan biçimine sokarak, evvela kemikten iskelete, sonra et kisvesine bürüyerek onu şekillendirmedi mi? Böyle olmasına rağmen insan kibir ve gurura, bir benlik ve azamete kapılarak Allah’ı unutur, arkasını döner apaçık bir inkarda bulunursa, işte o insan nankör bir insandır ki, Allah’ı tanımayan ve Allah’ın kendisine vermiş olduğu nimetlere karışı şükretmeyen bir insan durumundadır. Böyle kahrolası insanlar, nefislerine karşı ne de zalim olurlar. Kaynak : Asr-ı Saadet yazarı A. Metin Saruhan Tefsir ve mealidir.
@koyuuyesil7991
3 жыл бұрын
Allah razı olsun hocam
@kelidris2286
5 жыл бұрын
Nebide hata kusur yapar...kısacası...
@Bilal-A.S.K.
4 ай бұрын
Selamun Aleyküm bu Ayet-i Kerime bazı meallerde yanlış mealleştirilip tefsir edilmiştir Peygamber(s.a.v.) Efendimizi Allah muhafaza zem etmişlerdir.Açıklaması aşağıdadır. Abese Suresi 80:1 Yüzünü ekşitti ve ardını döndü. Tefsir: Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Kureyş’in ileri gelenleri Uteybe, Şeybe, Ebu Cehil gibi bazı insanlara dini İslâm’ı anlatırken, onlara putların da, Allah tarafından yaratıldığını bütün bu alemlerin sahibinin Allah olduğunu, Allah’a itaat edildiğinde cennetlere dahil olacaklarını, şayet Allah’a karşı gelir Allah’ı tanımaz ona ortaklar koşarsanız cehennemle korkutarak, Allah’ın emirlerini bunlara iletirken, Müslümanlığı kabul etmiş ve Mekke’yi Mükerreme’den hicret edenlerin içerisinde, ilk hicret edenlerden ve ama olan İbn-i Ümmü Mektum denilen Abdullah İbn-i Şüreyh Kureyş’in ileri gelenlerinin arasına girerek, Peygamberin kendilerine neler anlattığını sorar. Mekke’nin ileri gelenleri ise kendilerine soru soranın ama ve fakir bir zat olduğunu görünce ona değer vermezler, yüzlerini ekşiterek ondan yüz çevirirler. İşte Allah’u Tealâ bu Ayet-i Kerime’yi bunun için gönderir. Lakin kasıtlı veya kasıtsız, Allah’u Tealâ’nın gönderdiği bu Ayet-i Kerimeler’i tefsirciler veya alim olanlar bile, bu Ayet-i Kerimeler’de yanılarak bunu Peygamber (s.a.v.) Efendimize atfederek, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi zem ederler. Bir de şöyle söylerler; Allah’u Tealâ Peygamber (s.a.v.) Efendimizi sitemvari uyarmaktadır derler. Bunun böyle olmadığını Allah’u Tealâ’nın Peygamber (s.a.v.) Efendimize sitem etmediğini tüm aklı selim düşünen insanlara ispatlayacağız. 1- Allah’u Tealâ hiçbir peygamberine sitem etmedi ki, alemlere rahmet olarak gönderdiği peygamberine sitem etsin. 2- Hazreti Yunus Aleyhisselam kavmine laf anlatamayınca, kavmini terk etmiş gitmiş, bunun üzerine Allah’u Tealâ Hazreti Yunus Aleyhisselam’a dahi sitem etmeyip, yalnızca ben seni kavminden kaçmak için mi peygamber gönderdim? Deyip, denize atmıştır. Balığın sırtında veya karnında kırk gün kadar dolaşan Hazreti Yunus Aleyhisselam (la ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minezzalimin) ben nefsime zulmettim beni bağışla deyince, Allah’u Tealâ’nın izniyle balık Hazreti Yunus Aleyhisselam’ı karaya çıkarır ve Hazreti Yunus Aleyhisselam kavminin başına dönerek, kavmini İslâm’a davet ettiğinde kavmi de kendisine icabet eder. 3- Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Hazreti Hatice validemizle evlendiğinde Mekke müşrikleri Müslümanlara boykot ilan ettiğinde, onlarla alışveriş yapmadığında Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bu serveti fakirlere dağıtmadı mı? 4- Müşriklerin başı olanlar Peygamber (s.a.v.) Efendimizin amcası olan Ebu Talib’e gelerek; Muhammed davasından vazgeçerse, biz ona Mekke’nin anahtarlarını veririz, onun her istediğini yerine getiririz dediklerinde, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bir elime güneşi bir elime de ayı verseler, ben yine Allah’ı insanlara anlatmaktan asla vazgeçmem demedi mi? 5- Bir Müslüman bulmak için Tayf’a kadar giden ve Tayf’da Tayf’lı çocukların taş yağmuruna tutularak mübarek ayakları kanayan Peygamber (s.a.v.) Efendimize Allah’u Tealâ Cibril-i Emin’i göndererek, Cibril-i Emin de; Ya Rasulallah biz bu meleklerle senin emrindeyiz, istersen bu beldeyi helak edeceğiz dediğinde, kendi acısını unutup Allah’u Tealâ’ya niyazda bulunarak; Ya Rab’bel alemin bunlar bilmezler bunları bağışla dediğinde, onlara acıyarak şefaatte bulunan bir Peygamber değil mi? 6- Vema erselnake illa rahmeten lil alemin. (Alemlere rahmet olarak gelen bir peygamber değil mi?) 7- Beni Rab’bim terbiye etti güzel terbiye etti diyen bir Peygamber değil mi? 8- Güzel ahlakı tamamlamak üzere gelen bir Peygamber değil mi? 9- Yaratılmışların ilki olup da alemler nurundan insanlar ki ruhundan yaratılan bir Peygamber değil mi? 10- Yeryüzüne gönderilen bütün yaratılmışların en müşfik ve merhametlisi olan bir Peygamber, hiç kendisine ihtiyaç arz etmeyen, yani fakir olmayıp da zengin olan kimsenin hatırı kırılacak diye, fakir ve ama olan Ümmü Mektum Hazretlerine yüzünü ekşitir mi? 11- Ashabım gökteki yıldızlar gibidir hangisine uyarsanız hakkı bulursunuz diyen bir Peygamber böyle bir ashabına yüzünü ekşitir de ondan yüz çevirir mi? 12- Hakkında o boştan konuşmaz Ayet-i Kerime’si olan bir Peygamber olup da böyle davranışlarda bulunur mu? 13- Bir Peygamber ki dünyanın az bir eğlence ve istifade etme yurdu olduğunu bilen, ahiret aleminde insanların malları ve mülklerinin varlığıyla değil, Allah’a itaat eden ve etmeyenlerin almış oldukları sevap ve günahlarıyla hesaba çekileceklerini insanlara anlatan bir Peygamber, hiç fakir olup da ama olan ashabına yüzünü ekşitir mi? 14- Mekke’nin ileri gelenleri Müslüman olursa, Mekkeliler de Müslüman olur deyip, Allah’ın insanlar üzerindeki takdirini ve insanların kaderlerinin dışına çıkamayacağını bilmeyen, Allah’ın takdirine parmak basan bir Peygamber durumuna düşer mi? 15- Allah’u Tealâ Ayet-i Kerime’sinde (Habibim sevdiklerin de olsa sen sağırlara duyuramazsın) Ayet-i Kerime’sinin dışına çıkarak ashabından yüz çevirir mi? İşte insanlar kasıtlı veya kasıtsız Mekke müşriklerine bir ikaz olarak gelen Ayetleri Peygamber (s.a.v.) Efendimize hitap edildi diyerek, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi zem ederek, Müslümanların gözünde hatalı ve eksik gösteren bu insanlar Peygamber (s.a.v.) Efendimizi küçük düşürmektedirler. Halbuki Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, yaratılmışlara karşı tam ve kamildir. Ancak Allah’u Tealâ’nın Zat’ına karşı eksik ve hatalıdır. Bu bakımdan Allah’u Tealâ ben senin gelmiş geçmiş ve gelecek günahlarını da bağışladım buyurmaktadır. Allah’u Tealâ’nın bu Ayet-i Kerime’sini göndermesindeki muradı; Allah’tan başka bir İlah’ın daha olmadığını, alemlere rahmet olarak gönderdiği Habib-i Kibriya Hatemen Nebi de Hazreti Muhammed (s.a.v.) Efendimiz alemlere karşı hatasız olmasına rağmen yalnızca Allah’u Tealâ’nın Zat’ına karşı hatalı olduğunu insanlara bildirmek içindir. Öyleyse Peygamber (s.a.v.) Efendimiz böyle bir hata yapar da hiç ashabından yüz çevirir mi? Şimdi bu durumda Peygamber (s.a.v.) Efendimiz yevmi kıyamette, o hesap gününde, Peygamber (s.a.v.) Efendimize iftirada bulunanlara, böyle zem edici laflar söyleyenlere karşı, Peygamber (s.a.v.) Efendimizin kalbi kırılıp mahzun olarak, Allah’u Tealâ’ya niyazda bulunur da; Ya Rab’bel alemin, sen de şahitsin ki, ben böyle bir şey yapmadım, ben insanların malı ve mülkü olup da, bu insanlara malı ve mülkü için insanlara iltifatlarda bulunmadım, hele de Zat’ını bilen bir insanın, malı ve mülkü yok diye, kendisi fakirdir ve amadır diye, ondan yüz çevirmedim. Ben bunu yapmaktan hicap ederim derse, Allah’u Tealâ’ya bunları şikayette bulunursa, bunları böyle yazanlar ve insanlara Peygamber (s.a.v.) Efendimizin böyle bir hata işleyerek, bak Peygamber de insanların şöhretlilerine malı ve mülkü olanlarına değer verdi, fakirlerden yüz çevirdi deyip, Yahudi ve Mason fikirlerini insanlara aşılayarak, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi örnek olarak Müslümanlara gösterir de, insanları Allah’a karşı bağlılığa değil de, malı ve mülkü olanlara karşı bağlamaya çalışırlarsa, bu durumda böyle insanlar Allah’u Tealâ’ya nasıl cevap verecekler? Bu Ayet-i Kerimeler’in Peygamber (s.a.v.) Efendimize hitap olmadığını bu Ayetlerin müşriklere bir ikaz olarak gönderildiğini sırası gelen Ayet-i Kerimeler geldiğinde bunları tefsirleriyle sizlere anlatacağız. Gönlüm aşkınla yanarken ya Rasulallah Seni zem edenleri sevemem ya Habiballah Niyeti halisane dilleri dikenliyse ya Rasulallah Şefaatinden onları da mahrum eyleme ya Habiballah Sen elbet ki yüce bir ahlak üzeresin ben seni alemlere rahmet olarak gönderdim diyorsa Allah’ı Teala hazretleri o boştan konuşmaz arzusuna göre konuşmaz onun söylediği vahyedilenden başkası değildir dediği ayeti kerimelerine göre bu hitap Peygamber(s.a.v.) Efendimize değildir. Buna ilave olarak şu kısmıda yanlış açmışlardır. Abese Suresi 80:17 Kahrolası (bazı) insanlar! Ne inkarcıdır. Hatalı Meal: Kahrolası insan! Ne inkarcıdır. Hatalı Meal’in Açıklaması: Bu Ayette baştan beri yanlış açılmıştır: “Kahrolası insan ne nankördür” denmektedir. İnsanların hepsi nankör değildir. İçlerinde Allah dostları Peygamberler, evliyalar, şehitler ve alimler vardır. “Alimlerin mürekkebi şehitlerin kanları gibidir.” Hadisi şerifine göre bu gibi Rab’bimizin salih kulları için Rab’bimiz, kahrolası insan ne nankördür demez. Doğrusu: “Kahrolası bazı insanlar ne nankördür.” Tefsir: İnsan neden yaratıldığını unutuverdi. Allah’a karşı bir isyancı kesiliverdi. O hakir bir sudan bir nutfeden yaratılmadı mı? Allah onu insan biçimine sokarak, evvela kemikten iskelete, sonra et kisvesine bürüyerek onu şekillendirmedi mi? Böyle olmasına rağmen insan kibir ve gurura, bir benlik ve azamete kapılarak Allah’ı unutur, arkasını döner apaçık bir inkarda bulunursa, işte o insan nankör bir insandır ki, Allah’ı tanımayan ve Allah’ın kendisine vermiş olduğu nimetlere karışı şükretmeyen bir insan durumundadır. Böyle kahrolası insanlar, nefislerine karşı ne de zalim olurlar. Kaynak : Asr-ı Saadet yazarı A. Metin Saruhan Tefsir ve mealidir.
@lacivert9466
3 жыл бұрын
👍👍👍👍👍👍👍👍👍👍
@serhatkaya1031
2 жыл бұрын
öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki çoğu müslümanın "Muhammed peygamber hatasız-mükemmel bir insandır." düşüncesi yok bende. Bunu da okuduğum bu vahiyden çıkarabiliyorum. Muhammed peygamberin beşer olduğunu gösteren ve gerektiğinde Allah'ın onu kendisine vahyedilen bu zikir ile uyardığı bu konuyu araştırırken, kendimin müstağni olduğunu fark ettim bu ayetlerde. bu öğüt bana fayda vermeyecek de sadece diğer insanlara mi verecek? çoğumuzda olan bu hastalığı teşhis edip, istiğfar(pişmanlık içinde Rahman'dan özür dilemek olarak tanımlanabilir kısaca) ettikten sonra tövbe(yaptığımız hatanın verdiği zararı bertaraf etmeye çalışmak olarak tanımlanabilir kısaca.) etmemiz lazım. bu vahiy bize kendimizi sorgulatıyor. *tanımlarım ve düşüncelerimde katılmadığınız veya eksiklik gördüğünüz bir noktada lütfen uyarın. Selam, barışı isteyenlerin ve ayrıca barışın oluşmasına ve devamına destek verenlerin üzerine olsun.
@Bilal-A.S.K.
4 ай бұрын
Selamun Aleyküm bu Ayet-i Kerime bazı meallerde yanlış mealleştirilip tefsir edilmiştir Peygamber(s.a.v.) Efendimizi Allah muhafaza zem etmişlerdir.Açıklaması aşağıdadır. Abese Suresi 80:1 Yüzünü ekşitti ve ardını döndü. Tefsir: Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Kureyş’in ileri gelenleri Uteybe, Şeybe, Ebu Cehil gibi bazı insanlara dini İslâm’ı anlatırken, onlara putların da, Allah tarafından yaratıldığını bütün bu alemlerin sahibinin Allah olduğunu, Allah’a itaat edildiğinde cennetlere dahil olacaklarını, şayet Allah’a karşı gelir Allah’ı tanımaz ona ortaklar koşarsanız cehennemle korkutarak, Allah’ın emirlerini bunlara iletirken, Müslümanlığı kabul etmiş ve Mekke’yi Mükerreme’den hicret edenlerin içerisinde, ilk hicret edenlerden ve ama olan İbn-i Ümmü Mektum denilen Abdullah İbn-i Şüreyh Kureyş’in ileri gelenlerinin arasına girerek, Peygamberin kendilerine neler anlattığını sorar. Mekke’nin ileri gelenleri ise kendilerine soru soranın ama ve fakir bir zat olduğunu görünce ona değer vermezler, yüzlerini ekşiterek ondan yüz çevirirler. İşte Allah’u Tealâ bu Ayet-i Kerime’yi bunun için gönderir. Lakin kasıtlı veya kasıtsız, Allah’u Tealâ’nın gönderdiği bu Ayet-i Kerimeler’i tefsirciler veya alim olanlar bile, bu Ayet-i Kerimeler’de yanılarak bunu Peygamber (s.a.v.) Efendimize atfederek, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi zem ederler. Bir de şöyle söylerler; Allah’u Tealâ Peygamber (s.a.v.) Efendimizi sitemvari uyarmaktadır derler. Bunun böyle olmadığını Allah’u Tealâ’nın Peygamber (s.a.v.) Efendimize sitem etmediğini tüm aklı selim düşünen insanlara ispatlayacağız. 1- Allah’u Tealâ hiçbir peygamberine sitem etmedi ki, alemlere rahmet olarak gönderdiği peygamberine sitem etsin. 2- Hazreti Yunus Aleyhisselam kavmine laf anlatamayınca, kavmini terk etmiş gitmiş, bunun üzerine Allah’u Tealâ Hazreti Yunus Aleyhisselam’a dahi sitem etmeyip, yalnızca ben seni kavminden kaçmak için mi peygamber gönderdim? Deyip, denize atmıştır. Balığın sırtında veya karnında kırk gün kadar dolaşan Hazreti Yunus Aleyhisselam (la ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minezzalimin) ben nefsime zulmettim beni bağışla deyince, Allah’u Tealâ’nın izniyle balık Hazreti Yunus Aleyhisselam’ı karaya çıkarır ve Hazreti Yunus Aleyhisselam kavminin başına dönerek, kavmini İslâm’a davet ettiğinde kavmi de kendisine icabet eder. 3- Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Hazreti Hatice validemizle evlendiğinde Mekke müşrikleri Müslümanlara boykot ilan ettiğinde, onlarla alışveriş yapmadığında Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bu serveti fakirlere dağıtmadı mı? 4- Müşriklerin başı olanlar Peygamber (s.a.v.) Efendimizin amcası olan Ebu Talib’e gelerek; Muhammed davasından vazgeçerse, biz ona Mekke’nin anahtarlarını veririz, onun her istediğini yerine getiririz dediklerinde, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bir elime güneşi bir elime de ayı verseler, ben yine Allah’ı insanlara anlatmaktan asla vazgeçmem demedi mi? 5- Bir Müslüman bulmak için Tayf’a kadar giden ve Tayf’da Tayf’lı çocukların taş yağmuruna tutularak mübarek ayakları kanayan Peygamber (s.a.v.) Efendimize Allah’u Tealâ Cibril-i Emin’i göndererek, Cibril-i Emin de; Ya Rasulallah biz bu meleklerle senin emrindeyiz, istersen bu beldeyi helak edeceğiz dediğinde, kendi acısını unutup Allah’u Tealâ’ya niyazda bulunarak; Ya Rab’bel alemin bunlar bilmezler bunları bağışla dediğinde, onlara acıyarak şefaatte bulunan bir Peygamber değil mi? 6- Vema erselnake illa rahmeten lil alemin. (Alemlere rahmet olarak gelen bir peygamber değil mi?) 7- Beni Rab’bim terbiye etti güzel terbiye etti diyen bir Peygamber değil mi? 8- Güzel ahlakı tamamlamak üzere gelen bir Peygamber değil mi? 9- Yaratılmışların ilki olup da alemler nurundan insanlar ki ruhundan yaratılan bir Peygamber değil mi? 10- Yeryüzüne gönderilen bütün yaratılmışların en müşfik ve merhametlisi olan bir Peygamber, hiç kendisine ihtiyaç arz etmeyen, yani fakir olmayıp da zengin olan kimsenin hatırı kırılacak diye, fakir ve ama olan Ümmü Mektum Hazretlerine yüzünü ekşitir mi? 11- Ashabım gökteki yıldızlar gibidir hangisine uyarsanız hakkı bulursunuz diyen bir Peygamber böyle bir ashabına yüzünü ekşitir de ondan yüz çevirir mi? 12- Hakkında o boştan konuşmaz Ayet-i Kerime’si olan bir Peygamber olup da böyle davranışlarda bulunur mu? 13- Bir Peygamber ki dünyanın az bir eğlence ve istifade etme yurdu olduğunu bilen, ahiret aleminde insanların malları ve mülklerinin varlığıyla değil, Allah’a itaat eden ve etmeyenlerin almış oldukları sevap ve günahlarıyla hesaba çekileceklerini insanlara anlatan bir Peygamber, hiç fakir olup da ama olan ashabına yüzünü ekşitir mi? 14- Mekke’nin ileri gelenleri Müslüman olursa, Mekkeliler de Müslüman olur deyip, Allah’ın insanlar üzerindeki takdirini ve insanların kaderlerinin dışına çıkamayacağını bilmeyen, Allah’ın takdirine parmak basan bir Peygamber durumuna düşer mi? 15- Allah’u Tealâ Ayet-i Kerime’sinde (Habibim sevdiklerin de olsa sen sağırlara duyuramazsın) Ayet-i Kerime’sinin dışına çıkarak ashabından yüz çevirir mi? İşte insanlar kasıtlı veya kasıtsız Mekke müşriklerine bir ikaz olarak gelen Ayetleri Peygamber (s.a.v.) Efendimize hitap edildi diyerek, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi zem ederek, Müslümanların gözünde hatalı ve eksik gösteren bu insanlar Peygamber (s.a.v.) Efendimizi küçük düşürmektedirler. Halbuki Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, yaratılmışlara karşı tam ve kamildir. Ancak Allah’u Tealâ’nın Zat’ına karşı eksik ve hatalıdır. Bu bakımdan Allah’u Tealâ ben senin gelmiş geçmiş ve gelecek günahlarını da bağışladım buyurmaktadır. Allah’u Tealâ’nın bu Ayet-i Kerime’sini göndermesindeki muradı; Allah’tan başka bir İlah’ın daha olmadığını, alemlere rahmet olarak gönderdiği Habib-i Kibriya Hatemen Nebi de Hazreti Muhammed (s.a.v.) Efendimiz alemlere karşı hatasız olmasına rağmen yalnızca Allah’u Tealâ’nın Zat’ına karşı hatalı olduğunu insanlara bildirmek içindir. Öyleyse Peygamber (s.a.v.) Efendimiz böyle bir hata yapar da hiç ashabından yüz çevirir mi? Şimdi bu durumda Peygamber (s.a.v.) Efendimiz yevmi kıyamette, o hesap gününde, Peygamber (s.a.v.) Efendimize iftirada bulunanlara, böyle zem edici laflar söyleyenlere karşı, Peygamber (s.a.v.) Efendimizin kalbi kırılıp mahzun olarak, Allah’u Tealâ’ya niyazda bulunur da; Ya Rab’bel alemin, sen de şahitsin ki, ben böyle bir şey yapmadım, ben insanların malı ve mülkü olup da, bu insanlara malı ve mülkü için insanlara iltifatlarda bulunmadım, hele de Zat’ını bilen bir insanın, malı ve mülkü yok diye, kendisi fakirdir ve amadır diye, ondan yüz çevirmedim. Ben bunu yapmaktan hicap ederim derse, Allah’u Tealâ’ya bunları şikayette bulunursa, bunları böyle yazanlar ve insanlara Peygamber (s.a.v.) Efendimizin böyle bir hata işleyerek, bak Peygamber de insanların şöhretlilerine malı ve mülkü olanlarına değer verdi, fakirlerden yüz çevirdi deyip, Yahudi ve Mason fikirlerini insanlara aşılayarak, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi örnek olarak Müslümanlara gösterir de, insanları Allah’a karşı bağlılığa değil de, malı ve mülkü olanlara karşı bağlamaya çalışırlarsa, bu durumda böyle insanlar Allah’u Tealâ’ya nasıl cevap verecekler? Bu Ayet-i Kerimeler’in Peygamber (s.a.v.) Efendimize hitap olmadığını bu Ayetlerin müşriklere bir ikaz olarak gönderildiğini sırası gelen Ayet-i Kerimeler geldiğinde bunları tefsirleriyle sizlere anlatacağız. Gönlüm aşkınla yanarken ya Rasulallah Seni zem edenleri sevemem ya Habiballah Niyeti halisane dilleri dikenliyse ya Rasulallah Şefaatinden onları da mahrum eyleme ya Habiballah Sen elbet ki yüce bir ahlak üzeresin ben seni alemlere rahmet olarak gönderdim diyorsa Allah’ı Teala hazretleri o boştan konuşmaz arzusuna göre konuşmaz onun söylediği vahyedilenden başkası değildir dediği ayeti kerimelerine göre bu hitap Peygamber(s.a.v.) Efendimize değildir. Buna ilave olarak şu kısmıda yanlış açmışlardır. Abese Suresi 80:17 Kahrolası (bazı) insanlar! Ne inkarcıdır. Hatalı Meal: Kahrolası insan! Ne inkarcıdır. Hatalı Meal’in Açıklaması: Bu Ayette baştan beri yanlış açılmıştır: “Kahrolası insan ne nankördür” denmektedir. İnsanların hepsi nankör değildir. İçlerinde Allah dostları Peygamberler, evliyalar, şehitler ve alimler vardır. “Alimlerin mürekkebi şehitlerin kanları gibidir.” Hadisi şerifine göre bu gibi Rab’bimizin salih kulları için Rab’bimiz, kahrolası insan ne nankördür demez. Doğrusu: “Kahrolası bazı insanlar ne nankördür.” Tefsir: İnsan neden yaratıldığını unutuverdi. Allah’a karşı bir isyancı kesiliverdi. O hakir bir sudan bir nutfeden yaratılmadı mı? Allah onu insan biçimine sokarak, evvela kemikten iskelete, sonra et kisvesine bürüyerek onu şekillendirmedi mi? Böyle olmasına rağmen insan kibir ve gurura, bir benlik ve azamete kapılarak Allah’ı unutur, arkasını döner apaçık bir inkarda bulunursa, işte o insan nankör bir insandır ki, Allah’ı tanımayan ve Allah’ın kendisine vermiş olduğu nimetlere karışı şükretmeyen bir insan durumundadır. Böyle kahrolası insanlar, nefislerine karşı ne de zalim olurlar. Kaynak : Asr-ı Saadet yazarı A. Metin Saruhan Tefsir ve mealidir.
@tezcandemir8139
2 жыл бұрын
Hocam Merhaba,,videonun üzerinden epey zaman geçmiş ama bu sefer siteden de kontrol ettim..Ramazan Demir' den bugün işittiğim için size de yazmak istedim,,gerçi o sadece açılışı yaptı devamını getirmedi..Ben de size sorayım; âmâ kelimesi bildiğiniz gibi 'el takısıyla belirli geliyor,,soru şu belirli olan bu âmânın kim olduğunu rivayetten mi.öğreneceğiz yoksa Kurandan mi?? Allah'ın kitabında geçen 'el âmâ nın yine Allahın kitabında tanıtılması gerekmiyor mu?
2 жыл бұрын
Merhaba eğer Allah kim olduğunu murad etse idi ismini verirdi. Bu hikmetli kullanım şahıslara değil olaya odaklanmamız gerektiğini göstermesine rağmen hala o kimdi bu kimdi gibi soruların peşine düşmeyi kıymete kanaat edilmeyişi olarak görüyorum.
@tezcandemir8139
2 жыл бұрын
@ Hocam sizi anlıyorum da şöyle bir durum var; eğer bir metodumuz varsa ona sadık kalmamız gerekmiyor mu? Bakın şimdiye kadar rivayetler ile anladığımız tebbet süresi aslında bambaşka birşeyi anlatıyormuş,ebu leheb kim acaba demek ve doğru sonuca yine ayetlerle ulaşmaktan daha kıymetli ne olabilir ki? İşin kötü tarafı rivayetlerle ayeti anlama uğruna her türlü dilbilgisi kuralının çiğnenmesi..bu aralar şaşkınım..iyi çalışmalar ,Allah razı olsun
@Bilal-A.S.K.
4 ай бұрын
Selamun Aleyküm bu Ayet-i Kerime bazı meallerde yanlış mealleştirilip tefsir edilmiştir Peygamber(s.a.v.) Efendimizi Allah muhafaza zem etmişlerdir.Açıklaması aşağıdadır. Abese Suresi 80:1 Yüzünü ekşitti ve ardını döndü. Tefsir: Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Kureyş’in ileri gelenleri Uteybe, Şeybe, Ebu Cehil gibi bazı insanlara dini İslâm’ı anlatırken, onlara putların da, Allah tarafından yaratıldığını bütün bu alemlerin sahibinin Allah olduğunu, Allah’a itaat edildiğinde cennetlere dahil olacaklarını, şayet Allah’a karşı gelir Allah’ı tanımaz ona ortaklar koşarsanız cehennemle korkutarak, Allah’ın emirlerini bunlara iletirken, Müslümanlığı kabul etmiş ve Mekke’yi Mükerreme’den hicret edenlerin içerisinde, ilk hicret edenlerden ve ama olan İbn-i Ümmü Mektum denilen Abdullah İbn-i Şüreyh Kureyş’in ileri gelenlerinin arasına girerek, Peygamberin kendilerine neler anlattığını sorar. Mekke’nin ileri gelenleri ise kendilerine soru soranın ama ve fakir bir zat olduğunu görünce ona değer vermezler, yüzlerini ekşiterek ondan yüz çevirirler. İşte Allah’u Tealâ bu Ayet-i Kerime’yi bunun için gönderir. Lakin kasıtlı veya kasıtsız, Allah’u Tealâ’nın gönderdiği bu Ayet-i Kerimeler’i tefsirciler veya alim olanlar bile, bu Ayet-i Kerimeler’de yanılarak bunu Peygamber (s.a.v.) Efendimize atfederek, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi zem ederler. Bir de şöyle söylerler; Allah’u Tealâ Peygamber (s.a.v.) Efendimizi sitemvari uyarmaktadır derler. Bunun böyle olmadığını Allah’u Tealâ’nın Peygamber (s.a.v.) Efendimize sitem etmediğini tüm aklı selim düşünen insanlara ispatlayacağız. 1- Allah’u Tealâ hiçbir peygamberine sitem etmedi ki, alemlere rahmet olarak gönderdiği peygamberine sitem etsin. 2- Hazreti Yunus Aleyhisselam kavmine laf anlatamayınca, kavmini terk etmiş gitmiş, bunun üzerine Allah’u Tealâ Hazreti Yunus Aleyhisselam’a dahi sitem etmeyip, yalnızca ben seni kavminden kaçmak için mi peygamber gönderdim? Deyip, denize atmıştır. Balığın sırtında veya karnında kırk gün kadar dolaşan Hazreti Yunus Aleyhisselam (la ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minezzalimin) ben nefsime zulmettim beni bağışla deyince, Allah’u Tealâ’nın izniyle balık Hazreti Yunus Aleyhisselam’ı karaya çıkarır ve Hazreti Yunus Aleyhisselam kavminin başına dönerek, kavmini İslâm’a davet ettiğinde kavmi de kendisine icabet eder. 3- Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Hazreti Hatice validemizle evlendiğinde Mekke müşrikleri Müslümanlara boykot ilan ettiğinde, onlarla alışveriş yapmadığında Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bu serveti fakirlere dağıtmadı mı? 4- Müşriklerin başı olanlar Peygamber (s.a.v.) Efendimizin amcası olan Ebu Talib’e gelerek; Muhammed davasından vazgeçerse, biz ona Mekke’nin anahtarlarını veririz, onun her istediğini yerine getiririz dediklerinde, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bir elime güneşi bir elime de ayı verseler, ben yine Allah’ı insanlara anlatmaktan asla vazgeçmem demedi mi? 5- Bir Müslüman bulmak için Tayf’a kadar giden ve Tayf’da Tayf’lı çocukların taş yağmuruna tutularak mübarek ayakları kanayan Peygamber (s.a.v.) Efendimize Allah’u Tealâ Cibril-i Emin’i göndererek, Cibril-i Emin de; Ya Rasulallah biz bu meleklerle senin emrindeyiz, istersen bu beldeyi helak edeceğiz dediğinde, kendi acısını unutup Allah’u Tealâ’ya niyazda bulunarak; Ya Rab’bel alemin bunlar bilmezler bunları bağışla dediğinde, onlara acıyarak şefaatte bulunan bir Peygamber değil mi? 6- Vema erselnake illa rahmeten lil alemin. (Alemlere rahmet olarak gelen bir peygamber değil mi?) 7- Beni Rab’bim terbiye etti güzel terbiye etti diyen bir Peygamber değil mi? 8- Güzel ahlakı tamamlamak üzere gelen bir Peygamber değil mi? 9- Yaratılmışların ilki olup da alemler nurundan insanlar ki ruhundan yaratılan bir Peygamber değil mi? 10- Yeryüzüne gönderilen bütün yaratılmışların en müşfik ve merhametlisi olan bir Peygamber, hiç kendisine ihtiyaç arz etmeyen, yani fakir olmayıp da zengin olan kimsenin hatırı kırılacak diye, fakir ve ama olan Ümmü Mektum Hazretlerine yüzünü ekşitir mi? 11- Ashabım gökteki yıldızlar gibidir hangisine uyarsanız hakkı bulursunuz diyen bir Peygamber böyle bir ashabına yüzünü ekşitir de ondan yüz çevirir mi? 12- Hakkında o boştan konuşmaz Ayet-i Kerime’si olan bir Peygamber olup da böyle davranışlarda bulunur mu? 13- Bir Peygamber ki dünyanın az bir eğlence ve istifade etme yurdu olduğunu bilen, ahiret aleminde insanların malları ve mülklerinin varlığıyla değil, Allah’a itaat eden ve etmeyenlerin almış oldukları sevap ve günahlarıyla hesaba çekileceklerini insanlara anlatan bir Peygamber, hiç fakir olup da ama olan ashabına yüzünü ekşitir mi? 14- Mekke’nin ileri gelenleri Müslüman olursa, Mekkeliler de Müslüman olur deyip, Allah’ın insanlar üzerindeki takdirini ve insanların kaderlerinin dışına çıkamayacağını bilmeyen, Allah’ın takdirine parmak basan bir Peygamber durumuna düşer mi? 15- Allah’u Tealâ Ayet-i Kerime’sinde (Habibim sevdiklerin de olsa sen sağırlara duyuramazsın) Ayet-i Kerime’sinin dışına çıkarak ashabından yüz çevirir mi? İşte insanlar kasıtlı veya kasıtsız Mekke müşriklerine bir ikaz olarak gelen Ayetleri Peygamber (s.a.v.) Efendimize hitap edildi diyerek, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi zem ederek, Müslümanların gözünde hatalı ve eksik gösteren bu insanlar Peygamber (s.a.v.) Efendimizi küçük düşürmektedirler. Halbuki Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, yaratılmışlara karşı tam ve kamildir. Ancak Allah’u Tealâ’nın Zat’ına karşı eksik ve hatalıdır. Bu bakımdan Allah’u Tealâ ben senin gelmiş geçmiş ve gelecek günahlarını da bağışladım buyurmaktadır. Allah’u Tealâ’nın bu Ayet-i Kerime’sini göndermesindeki muradı; Allah’tan başka bir İlah’ın daha olmadığını, alemlere rahmet olarak gönderdiği Habib-i Kibriya Hatemen Nebi de Hazreti Muhammed (s.a.v.) Efendimiz alemlere karşı hatasız olmasına rağmen yalnızca Allah’u Tealâ’nın Zat’ına karşı hatalı olduğunu insanlara bildirmek içindir. Öyleyse Peygamber (s.a.v.) Efendimiz böyle bir hata yapar da hiç ashabından yüz çevirir mi? Şimdi bu durumda Peygamber (s.a.v.) Efendimiz yevmi kıyamette, o hesap gününde, Peygamber (s.a.v.) Efendimize iftirada bulunanlara, böyle zem edici laflar söyleyenlere karşı, Peygamber (s.a.v.) Efendimizin kalbi kırılıp mahzun olarak, Allah’u Tealâ’ya niyazda bulunur da; Ya Rab’bel alemin, sen de şahitsin ki, ben böyle bir şey yapmadım, ben insanların malı ve mülkü olup da, bu insanlara malı ve mülkü için insanlara iltifatlarda bulunmadım, hele de Zat’ını bilen bir insanın, malı ve mülkü yok diye, kendisi fakirdir ve amadır diye, ondan yüz çevirmedim. Ben bunu yapmaktan hicap ederim derse, Allah’u Tealâ’ya bunları şikayette bulunursa, bunları böyle yazanlar ve insanlara Peygamber (s.a.v.) Efendimizin böyle bir hata işleyerek, bak Peygamber de insanların şöhretlilerine malı ve mülkü olanlarına değer verdi, fakirlerden yüz çevirdi deyip, Yahudi ve Mason fikirlerini insanlara aşılayarak, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi örnek olarak Müslümanlara gösterir de, insanları Allah’a karşı bağlılığa değil de, malı ve mülkü olanlara karşı bağlamaya çalışırlarsa, bu durumda böyle insanlar Allah’u Tealâ’ya nasıl cevap verecekler? Bu Ayet-i Kerimeler’in Peygamber (s.a.v.) Efendimize hitap olmadığını bu Ayetlerin müşriklere bir ikaz olarak gönderildiğini sırası gelen Ayet-i Kerimeler geldiğinde bunları tefsirleriyle sizlere anlatacağız. Gönlüm aşkınla yanarken ya Rasulallah Seni zem edenleri sevemem ya Habiballah Niyeti halisane dilleri dikenliyse ya Rasulallah Şefaatinden onları da mahrum eyleme ya Habiballah Sen elbet ki yüce bir ahlak üzeresin ben seni alemlere rahmet olarak gönderdim diyorsa Allah’ı Teala hazretleri o boştan konuşmaz arzusuna göre konuşmaz onun söylediği vahyedilenden başkası değildir dediği ayeti kerimelerine göre bu hitap Peygamber(s.a.v.) Efendimize değildir. Buna ilave olarak şu kısmıda yanlış açmışlardır. Abese Suresi 80:17 Kahrolası (bazı) insanlar! Ne inkarcıdır. Hatalı Meal: Kahrolası insan! Ne inkarcıdır. Hatalı Meal’in Açıklaması: Bu Ayette baştan beri yanlış açılmıştır: “Kahrolası insan ne nankördür” denmektedir. İnsanların hepsi nankör değildir. İçlerinde Allah dostları Peygamberler, evliyalar, şehitler ve alimler vardır. “Alimlerin mürekkebi şehitlerin kanları gibidir.” Hadisi şerifine göre bu gibi Rab’bimizin salih kulları için Rab’bimiz, kahrolası insan ne nankördür demez. Doğrusu: “Kahrolası bazı insanlar ne nankördür.” Tefsir: İnsan neden yaratıldığını unutuverdi. Allah’a karşı bir isyancı kesiliverdi. O hakir bir sudan bir nutfeden yaratılmadı mı? Allah onu insan biçimine sokarak, evvela kemikten iskelete, sonra et kisvesine bürüyerek onu şekillendirmedi mi? Böyle olmasına rağmen insan kibir ve gurura, bir benlik ve azamete kapılarak Allah’ı unutur, arkasını döner apaçık bir inkarda bulunursa, işte o insan nankör bir insandır ki, Allah’ı tanımayan ve Allah’ın kendisine vermiş olduğu nimetlere karışı şükretmeyen bir insan durumundadır. Böyle kahrolası insanlar, nefislerine karşı ne de zalim olurlar. Kaynak : Asr-ı Saadet yazarı A. Metin Saruhan Tefsir ve mealidir.
@Bilal-A.S.K.
4 ай бұрын
@ Selamun Aleyküm bu Ayet-i Kerime bazı meallerde yanlış mealleştirilip tefsir edilmiştir Peygamber(s.a.v.) Efendimizi Allah muhafaza zem etmişlerdir.Açıklaması aşağıdadır. Abese Suresi 80:1 Yüzünü ekşitti ve ardını döndü. Tefsir: Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Kureyş’in ileri gelenleri Uteybe, Şeybe, Ebu Cehil gibi bazı insanlara dini İslâm’ı anlatırken, onlara putların da, Allah tarafından yaratıldığını bütün bu alemlerin sahibinin Allah olduğunu, Allah’a itaat edildiğinde cennetlere dahil olacaklarını, şayet Allah’a karşı gelir Allah’ı tanımaz ona ortaklar koşarsanız cehennemle korkutarak, Allah’ın emirlerini bunlara iletirken, Müslümanlığı kabul etmiş ve Mekke’yi Mükerreme’den hicret edenlerin içerisinde, ilk hicret edenlerden ve ama olan İbn-i Ümmü Mektum denilen Abdullah İbn-i Şüreyh Kureyş’in ileri gelenlerinin arasına girerek, Peygamberin kendilerine neler anlattığını sorar. Mekke’nin ileri gelenleri ise kendilerine soru soranın ama ve fakir bir zat olduğunu görünce ona değer vermezler, yüzlerini ekşiterek ondan yüz çevirirler. İşte Allah’u Tealâ bu Ayet-i Kerime’yi bunun için gönderir. Lakin kasıtlı veya kasıtsız, Allah’u Tealâ’nın gönderdiği bu Ayet-i Kerimeler’i tefsirciler veya alim olanlar bile, bu Ayet-i Kerimeler’de yanılarak bunu Peygamber (s.a.v.) Efendimize atfederek, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi zem ederler. Bir de şöyle söylerler; Allah’u Tealâ Peygamber (s.a.v.) Efendimizi sitemvari uyarmaktadır derler. Bunun böyle olmadığını Allah’u Tealâ’nın Peygamber (s.a.v.) Efendimize sitem etmediğini tüm aklı selim düşünen insanlara ispatlayacağız. 1- Allah’u Tealâ hiçbir peygamberine sitem etmedi ki, alemlere rahmet olarak gönderdiği peygamberine sitem etsin. 2- Hazreti Yunus Aleyhisselam kavmine laf anlatamayınca, kavmini terk etmiş gitmiş, bunun üzerine Allah’u Tealâ Hazreti Yunus Aleyhisselam’a dahi sitem etmeyip, yalnızca ben seni kavminden kaçmak için mi peygamber gönderdim? Deyip, denize atmıştır. Balığın sırtında veya karnında kırk gün kadar dolaşan Hazreti Yunus Aleyhisselam (la ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minezzalimin) ben nefsime zulmettim beni bağışla deyince, Allah’u Tealâ’nın izniyle balık Hazreti Yunus Aleyhisselam’ı karaya çıkarır ve Hazreti Yunus Aleyhisselam kavminin başına dönerek, kavmini İslâm’a davet ettiğinde kavmi de kendisine icabet eder. 3- Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Hazreti Hatice validemizle evlendiğinde Mekke müşrikleri Müslümanlara boykot ilan ettiğinde, onlarla alışveriş yapmadığında Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bu serveti fakirlere dağıtmadı mı? 4- Müşriklerin başı olanlar Peygamber (s.a.v.) Efendimizin amcası olan Ebu Talib’e gelerek; Muhammed davasından vazgeçerse, biz ona Mekke’nin anahtarlarını veririz, onun her istediğini yerine getiririz dediklerinde, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bir elime güneşi bir elime de ayı verseler, ben yine Allah’ı insanlara anlatmaktan asla vazgeçmem demedi mi? 5- Bir Müslüman bulmak için Tayf’a kadar giden ve Tayf’da Tayf’lı çocukların taş yağmuruna tutularak mübarek ayakları kanayan Peygamber (s.a.v.) Efendimize Allah’u Tealâ Cibril-i Emin’i göndererek, Cibril-i Emin de; Ya Rasulallah biz bu meleklerle senin emrindeyiz, istersen bu beldeyi helak edeceğiz dediğinde, kendi acısını unutup Allah’u Tealâ’ya niyazda bulunarak; Ya Rab’bel alemin bunlar bilmezler bunları bağışla dediğinde, onlara acıyarak şefaatte bulunan bir Peygamber değil mi? 6- Vema erselnake illa rahmeten lil alemin. (Alemlere rahmet olarak gelen bir peygamber değil mi?) 7- Beni Rab’bim terbiye etti güzel terbiye etti diyen bir Peygamber değil mi? 8- Güzel ahlakı tamamlamak üzere gelen bir Peygamber değil mi? 9- Yaratılmışların ilki olup da alemler nurundan insanlar ki ruhundan yaratılan bir Peygamber değil mi? 10- Yeryüzüne gönderilen bütün yaratılmışların en müşfik ve merhametlisi olan bir Peygamber, hiç kendisine ihtiyaç arz etmeyen, yani fakir olmayıp da zengin olan kimsenin hatırı kırılacak diye, fakir ve ama olan Ümmü Mektum Hazretlerine yüzünü ekşitir mi? 11- Ashabım gökteki yıldızlar gibidir hangisine uyarsanız hakkı bulursunuz diyen bir Peygamber böyle bir ashabına yüzünü ekşitir de ondan yüz çevirir mi? 12- Hakkında o boştan konuşmaz Ayet-i Kerime’si olan bir Peygamber olup da böyle davranışlarda bulunur mu? 13- Bir Peygamber ki dünyanın az bir eğlence ve istifade etme yurdu olduğunu bilen, ahiret aleminde insanların malları ve mülklerinin varlığıyla değil, Allah’a itaat eden ve etmeyenlerin almış oldukları sevap ve günahlarıyla hesaba çekileceklerini insanlara anlatan bir Peygamber, hiç fakir olup da ama olan ashabına yüzünü ekşitir mi? 14- Mekke’nin ileri gelenleri Müslüman olursa, Mekkeliler de Müslüman olur deyip, Allah’ın insanlar üzerindeki takdirini ve insanların kaderlerinin dışına çıkamayacağını bilmeyen, Allah’ın takdirine parmak basan bir Peygamber durumuna düşer mi? 15- Allah’u Tealâ Ayet-i Kerime’sinde (Habibim sevdiklerin de olsa sen sağırlara duyuramazsın) Ayet-i Kerime’sinin dışına çıkarak ashabından yüz çevirir mi? İşte insanlar kasıtlı veya kasıtsız Mekke müşriklerine bir ikaz olarak gelen Ayetleri Peygamber (s.a.v.) Efendimize hitap edildi diyerek, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi zem ederek, Müslümanların gözünde hatalı ve eksik gösteren bu insanlar Peygamber (s.a.v.) Efendimizi küçük düşürmektedirler. Halbuki Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, yaratılmışlara karşı tam ve kamildir. Ancak Allah’u Tealâ’nın Zat’ına karşı eksik ve hatalıdır. Bu bakımdan Allah’u Tealâ ben senin gelmiş geçmiş ve gelecek günahlarını da bağışladım buyurmaktadır. Allah’u Tealâ’nın bu Ayet-i Kerime’sini göndermesindeki muradı; Allah’tan başka bir İlah’ın daha olmadığını, alemlere rahmet olarak gönderdiği Habib-i Kibriya Hatemen Nebi de Hazreti Muhammed (s.a.v.) Efendimiz alemlere karşı hatasız olmasına rağmen yalnızca Allah’u Tealâ’nın Zat’ına karşı hatalı olduğunu insanlara bildirmek içindir. Öyleyse Peygamber (s.a.v.) Efendimiz böyle bir hata yapar da hiç ashabından yüz çevirir mi? Şimdi bu durumda Peygamber (s.a.v.) Efendimiz yevmi kıyamette, o hesap gününde, Peygamber (s.a.v.) Efendimize iftirada bulunanlara, böyle zem edici laflar söyleyenlere karşı, Peygamber (s.a.v.) Efendimizin kalbi kırılıp mahzun olarak, Allah’u Tealâ’ya niyazda bulunur da; Ya Rab’bel alemin, sen de şahitsin ki, ben böyle bir şey yapmadım, ben insanların malı ve mülkü olup da, bu insanlara malı ve mülkü için insanlara iltifatlarda bulunmadım, hele de Zat’ını bilen bir insanın, malı ve mülkü yok diye, kendisi fakirdir ve amadır diye, ondan yüz çevirmedim. Ben bunu yapmaktan hicap ederim derse, Allah’u Tealâ’ya bunları şikayette bulunursa, bunları böyle yazanlar ve insanlara Peygamber (s.a.v.) Efendimizin böyle bir hata işleyerek, bak Peygamber de insanların şöhretlilerine malı ve mülkü olanlarına değer verdi, fakirlerden yüz çevirdi deyip, Yahudi ve Mason fikirlerini insanlara aşılayarak, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi örnek olarak Müslümanlara gösterir de, insanları Allah’a karşı bağlılığa değil de, malı ve mülkü olanlara karşı bağlamaya çalışırlarsa, bu durumda böyle insanlar Allah’u Tealâ’ya nasıl cevap verecekler? Bu Ayet-i Kerimeler’in Peygamber (s.a.v.) Efendimize hitap olmadığını bu Ayetlerin müşriklere bir ikaz olarak gönderildiğini sırası gelen Ayet-i Kerimeler geldiğinde bunları tefsirleriyle sizlere anlatacağız. Gönlüm aşkınla yanarken ya Rasulallah Seni zem edenleri sevemem ya Habiballah Niyeti halisane dilleri dikenliyse ya Rasulallah Şefaatinden onları da mahrum eyleme ya Habiballah Sen elbet ki yüce bir ahlak üzeresin ben seni alemlere rahmet olarak gönderdim diyorsa Allah’ı Teala hazretleri o boştan konuşmaz arzusuna göre konuşmaz onun söylediği vahyedilenden başkası değildir dediği ayeti kerimelerine göre bu hitap Peygamber(s.a.v.) Efendimize değildir. Buna ilave olarak şu kısmıda yanlış açmışlardır. Abese Suresi 80:17 Kahrolası (bazı) insanlar! Ne inkarcıdır. Hatalı Meal: Kahrolası insan! Ne inkarcıdır. Hatalı Meal’in Açıklaması: Bu Ayette baştan beri yanlış açılmıştır: “Kahrolası insan ne nankördür” denmektedir. İnsanların hepsi nankör değildir. İçlerinde Allah dostları Peygamberler, evliyalar, şehitler ve alimler vardır. “Alimlerin mürekkebi şehitlerin kanları gibidir.” Hadisi şerifine göre bu gibi Rab’bimizin salih kulları için Rab’bimiz, kahrolası insan ne nankördür demez. Doğrusu: “Kahrolası bazı insanlar ne nankördür.” Tefsir: İnsan neden yaratıldığını unutuverdi. Allah’a karşı bir isyancı kesiliverdi. O hakir bir sudan bir nutfeden yaratılmadı mı? Allah onu insan biçimine sokarak, evvela kemikten iskelete, sonra et kisvesine bürüyerek onu şekillendirmedi mi? Böyle olmasına rağmen insan kibir ve gurura, bir benlik ve azamete kapılarak Allah’ı unutur, arkasını döner apaçık bir inkarda bulunursa, işte o insan nankör bir insandır ki, Allah’ı tanımayan ve Allah’ın kendisine vermiş olduğu nimetlere karışı şükretmeyen bir insan durumundadır. Böyle kahrolası insanlar, nefislerine karşı ne de zalim olurlar. Kaynak : Asr-ı Saadet yazarı A. Metin Saruhan Tefsir ve mealidir.
@tezcandemir8139
6 жыл бұрын
Ayet 3.tekille neden başlasın ki o zaman, 'Nebi yuzunu eksitti sırtını döndü ama geldi diye' başlamazmıydı sizce?
6 жыл бұрын
Kuran dikkati yapana değil yapılana çekmek için faili ilk etapta zikretmemiştir. Ahzab 53 de 3.tekil şahıs olarak nebiden şöyle bahseder ...İşte bu durum gerçekten Nebî’ye eziyet oluyordu. Fakat sizden hayâ ediyordu. Bu ayette nebinin haya ettiğinden abesede de yüzünü ekşittiğinden bahsediliyor
@tezcandemir8139
6 жыл бұрын
@ Ben genelde sizin anlatımlarınızdan feyz alıyorum,eleştiri getirirken aşırı gidersem kusura bakmayın,ahzab 53 te Nebi kelimesi geçiyor yani 3.tekil de olsa kimlik belli,abese suresi 3.tekil ile başlıyor ama hitap degisiyor ve 'sen' oluyor,muddesir suresindeki abese'nin gösterdigi müşrigin bu ayette de yine müsrik olan Mugireyi isaret etmesi daha mantıklı geldi bana,AllahuAlem
@osmanbahadirilhan
4 жыл бұрын
İki farklı okumayı parantez içi açıklamalarla destekleyerek bir de şöyle okursak ikisi de mantıklı gelebiliyor; 1)Âmâ geldi diye yüzünü ekşiten ve sırtını dönen, kendini ihtiyaçsız gören kişiye yöneliyorsun ki onun arınması senin üstüne vazife değil (o bir kibir abidesi olmuş artık, kendini ihtiyaçsız görüyor, zikirden öğüt alma özelliklerini taşımıyor), nereden bilirsin belki de o gelen âmâ arınacaktı, sana koşarcasına gelen ve huşu duyan… Fakat sen onunla ilgilenmedin. 2)(Resulüm) Âmâ geldi diye yüzünü ekşitti ve sırtını döndü, arınması üzerine vazife olmayan, kendini ihtiyaçsız gören kişiye (tekrar) yöneldi (bölünen konuşmasında anlatmakta olduğu şeyi anlatmaya devam etti). Nereden bilirsin belki de o gelen âmâ arınacaktı, sana koşarcasına gelen ve huşu duyan… Fakat sen onunla ilgilenmedin. Altıncı ayetteki yönelme ifadesi şunu düşündürmüyor mu; Bir tarafa yönelmek aslında başka bir tarafa da sırt dönmektir. Ayrıca onunla ilgilenmediği de belirtiliyor. Müşriklerin rahatsız olacağı ve o anki tebliğe zarar vereceği endişesi ile dolaylı bir rahatsızlığı var belki de. Yani dert dava; şahıs değil, bir kibir belirtisi değil. Planda, hesapta olmayan bir durum ile karşılaşıldığında bu mutlaka insanın yüzüne yansır. Son derece insani bir durum. Yüzünü ekşitmeyi heyecanlı bir şeyler anlatırken ki yüz halinden bu heyecanın kaybolması olarak da algılayabiliriz belki. Gönüllü koşarak gelen varken gönülsüzle niye uğraşıyorsun, onlar öğüt almayacaklarını çokça ispatladılar, onlar artık senin üzerine vazife değil mesajı da veriliyor. Peygamber Efendimiz bir tercih yapıyor Allah’da bunun yanlış olduğunu bildiriyor. İlk bakışta Kuran’ın Hz. Peygamber’i eleştirmesi üzücü gelebilir ancak müşriklerin iddiası üzerinden ele alırsak; Kuran’ı kendisinin uydurduğunu söylüyorlar ancak Kuran’da kendini uyarıyor. Kendi uyduran biri yazdığı kitapta kendini eleştirir mi? Açıktan bu durumun vahiy ile bildirilmesinin sebeplerinden biri olarak bunu düşünürsek diğerini de Peygamberlerin hatasız olmadığı, herkes gibi tercihler yaptığı ve her tercihlerinde her zaman isabet edemeyeceklerini göstermektir diye düşünebiliriz. Bu ayetler Peygamberin dürüstlüğünü de göstermektedir. Olduğu gibi aynen ayetleri naklettiğini de. “Âmâ geldi diye” ifadesi sadece bir kimlik tanımlama olarak, herkesin kimden bahsedildiğini bilmesi için böyle ifade edilmiş de olabilir. Kuran’ın genelinde kişilerin isimleri üzerinde durulmamış, kişiler özellikleri ile ifade edilmişlerdir. Tuncer Namlı da bu görüşü destekliyor. kzitem.info/news/bejne/o6iLrYKPq4qQeH4
@Bilal-A.S.K.
4 ай бұрын
Selamun Aleyküm bu Ayet-i Kerime bazı meallerde yanlış mealleştirilip tefsir edilmiştir Peygamber(s.a.v.) Efendimizi Allah muhafaza zem etmişlerdir.Açıklaması aşağıdadır. Abese Suresi 80:1 Yüzünü ekşitti ve ardını döndü. Tefsir: Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Kureyş’in ileri gelenleri Uteybe, Şeybe, Ebu Cehil gibi bazı insanlara dini İslâm’ı anlatırken, onlara putların da, Allah tarafından yaratıldığını bütün bu alemlerin sahibinin Allah olduğunu, Allah’a itaat edildiğinde cennetlere dahil olacaklarını, şayet Allah’a karşı gelir Allah’ı tanımaz ona ortaklar koşarsanız cehennemle korkutarak, Allah’ın emirlerini bunlara iletirken, Müslümanlığı kabul etmiş ve Mekke’yi Mükerreme’den hicret edenlerin içerisinde, ilk hicret edenlerden ve ama olan İbn-i Ümmü Mektum denilen Abdullah İbn-i Şüreyh Kureyş’in ileri gelenlerinin arasına girerek, Peygamberin kendilerine neler anlattığını sorar. Mekke’nin ileri gelenleri ise kendilerine soru soranın ama ve fakir bir zat olduğunu görünce ona değer vermezler, yüzlerini ekşiterek ondan yüz çevirirler. İşte Allah’u Tealâ bu Ayet-i Kerime’yi bunun için gönderir. Lakin kasıtlı veya kasıtsız, Allah’u Tealâ’nın gönderdiği bu Ayet-i Kerimeler’i tefsirciler veya alim olanlar bile, bu Ayet-i Kerimeler’de yanılarak bunu Peygamber (s.a.v.) Efendimize atfederek, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi zem ederler. Bir de şöyle söylerler; Allah’u Tealâ Peygamber (s.a.v.) Efendimizi sitemvari uyarmaktadır derler. Bunun böyle olmadığını Allah’u Tealâ’nın Peygamber (s.a.v.) Efendimize sitem etmediğini tüm aklı selim düşünen insanlara ispatlayacağız. 1- Allah’u Tealâ hiçbir peygamberine sitem etmedi ki, alemlere rahmet olarak gönderdiği peygamberine sitem etsin. 2- Hazreti Yunus Aleyhisselam kavmine laf anlatamayınca, kavmini terk etmiş gitmiş, bunun üzerine Allah’u Tealâ Hazreti Yunus Aleyhisselam’a dahi sitem etmeyip, yalnızca ben seni kavminden kaçmak için mi peygamber gönderdim? Deyip, denize atmıştır. Balığın sırtında veya karnında kırk gün kadar dolaşan Hazreti Yunus Aleyhisselam (la ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minezzalimin) ben nefsime zulmettim beni bağışla deyince, Allah’u Tealâ’nın izniyle balık Hazreti Yunus Aleyhisselam’ı karaya çıkarır ve Hazreti Yunus Aleyhisselam kavminin başına dönerek, kavmini İslâm’a davet ettiğinde kavmi de kendisine icabet eder. 3- Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Hazreti Hatice validemizle evlendiğinde Mekke müşrikleri Müslümanlara boykot ilan ettiğinde, onlarla alışveriş yapmadığında Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bu serveti fakirlere dağıtmadı mı? 4- Müşriklerin başı olanlar Peygamber (s.a.v.) Efendimizin amcası olan Ebu Talib’e gelerek; Muhammed davasından vazgeçerse, biz ona Mekke’nin anahtarlarını veririz, onun her istediğini yerine getiririz dediklerinde, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bir elime güneşi bir elime de ayı verseler, ben yine Allah’ı insanlara anlatmaktan asla vazgeçmem demedi mi? 5- Bir Müslüman bulmak için Tayf’a kadar giden ve Tayf’da Tayf’lı çocukların taş yağmuruna tutularak mübarek ayakları kanayan Peygamber (s.a.v.) Efendimize Allah’u Tealâ Cibril-i Emin’i göndererek, Cibril-i Emin de; Ya Rasulallah biz bu meleklerle senin emrindeyiz, istersen bu beldeyi helak edeceğiz dediğinde, kendi acısını unutup Allah’u Tealâ’ya niyazda bulunarak; Ya Rab’bel alemin bunlar bilmezler bunları bağışla dediğinde, onlara acıyarak şefaatte bulunan bir Peygamber değil mi? 6- Vema erselnake illa rahmeten lil alemin. (Alemlere rahmet olarak gelen bir peygamber değil mi?) 7- Beni Rab’bim terbiye etti güzel terbiye etti diyen bir Peygamber değil mi? 8- Güzel ahlakı tamamlamak üzere gelen bir Peygamber değil mi? 9- Yaratılmışların ilki olup da alemler nurundan insanlar ki ruhundan yaratılan bir Peygamber değil mi? 10- Yeryüzüne gönderilen bütün yaratılmışların en müşfik ve merhametlisi olan bir Peygamber, hiç kendisine ihtiyaç arz etmeyen, yani fakir olmayıp da zengin olan kimsenin hatırı kırılacak diye, fakir ve ama olan Ümmü Mektum Hazretlerine yüzünü ekşitir mi? 11- Ashabım gökteki yıldızlar gibidir hangisine uyarsanız hakkı bulursunuz diyen bir Peygamber böyle bir ashabına yüzünü ekşitir de ondan yüz çevirir mi? 12- Hakkında o boştan konuşmaz Ayet-i Kerime’si olan bir Peygamber olup da böyle davranışlarda bulunur mu? 13- Bir Peygamber ki dünyanın az bir eğlence ve istifade etme yurdu olduğunu bilen, ahiret aleminde insanların malları ve mülklerinin varlığıyla değil, Allah’a itaat eden ve etmeyenlerin almış oldukları sevap ve günahlarıyla hesaba çekileceklerini insanlara anlatan bir Peygamber, hiç fakir olup da ama olan ashabına yüzünü ekşitir mi? 14- Mekke’nin ileri gelenleri Müslüman olursa, Mekkeliler de Müslüman olur deyip, Allah’ın insanlar üzerindeki takdirini ve insanların kaderlerinin dışına çıkamayacağını bilmeyen, Allah’ın takdirine parmak basan bir Peygamber durumuna düşer mi? 15- Allah’u Tealâ Ayet-i Kerime’sinde (Habibim sevdiklerin de olsa sen sağırlara duyuramazsın) Ayet-i Kerime’sinin dışına çıkarak ashabından yüz çevirir mi? İşte insanlar kasıtlı veya kasıtsız Mekke müşriklerine bir ikaz olarak gelen Ayetleri Peygamber (s.a.v.) Efendimize hitap edildi diyerek, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi zem ederek, Müslümanların gözünde hatalı ve eksik gösteren bu insanlar Peygamber (s.a.v.) Efendimizi küçük düşürmektedirler. Halbuki Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, yaratılmışlara karşı tam ve kamildir. Ancak Allah’u Tealâ’nın Zat’ına karşı eksik ve hatalıdır. Bu bakımdan Allah’u Tealâ ben senin gelmiş geçmiş ve gelecek günahlarını da bağışladım buyurmaktadır. Allah’u Tealâ’nın bu Ayet-i Kerime’sini göndermesindeki muradı; Allah’tan başka bir İlah’ın daha olmadığını, alemlere rahmet olarak gönderdiği Habib-i Kibriya Hatemen Nebi de Hazreti Muhammed (s.a.v.) Efendimiz alemlere karşı hatasız olmasına rağmen yalnızca Allah’u Tealâ’nın Zat’ına karşı hatalı olduğunu insanlara bildirmek içindir. Öyleyse Peygamber (s.a.v.) Efendimiz böyle bir hata yapar da hiç ashabından yüz çevirir mi? Şimdi bu durumda Peygamber (s.a.v.) Efendimiz yevmi kıyamette, o hesap gününde, Peygamber (s.a.v.) Efendimize iftirada bulunanlara, böyle zem edici laflar söyleyenlere karşı, Peygamber (s.a.v.) Efendimizin kalbi kırılıp mahzun olarak, Allah’u Tealâ’ya niyazda bulunur da; Ya Rab’bel alemin, sen de şahitsin ki, ben böyle bir şey yapmadım, ben insanların malı ve mülkü olup da, bu insanlara malı ve mülkü için insanlara iltifatlarda bulunmadım, hele de Zat’ını bilen bir insanın, malı ve mülkü yok diye, kendisi fakirdir ve amadır diye, ondan yüz çevirmedim. Ben bunu yapmaktan hicap ederim derse, Allah’u Tealâ’ya bunları şikayette bulunursa, bunları böyle yazanlar ve insanlara Peygamber (s.a.v.) Efendimizin böyle bir hata işleyerek, bak Peygamber de insanların şöhretlilerine malı ve mülkü olanlarına değer verdi, fakirlerden yüz çevirdi deyip, Yahudi ve Mason fikirlerini insanlara aşılayarak, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi örnek olarak Müslümanlara gösterir de, insanları Allah’a karşı bağlılığa değil de, malı ve mülkü olanlara karşı bağlamaya çalışırlarsa, bu durumda böyle insanlar Allah’u Tealâ’ya nasıl cevap verecekler? Bu Ayet-i Kerimeler’in Peygamber (s.a.v.) Efendimize hitap olmadığını bu Ayetlerin müşriklere bir ikaz olarak gönderildiğini sırası gelen Ayet-i Kerimeler geldiğinde bunları tefsirleriyle sizlere anlatacağız. Gönlüm aşkınla yanarken ya Rasulallah Seni zem edenleri sevemem ya Habiballah Niyeti halisane dilleri dikenliyse ya Rasulallah Şefaatinden onları da mahrum eyleme ya Habiballah Sen elbet ki yüce bir ahlak üzeresin ben seni alemlere rahmet olarak gönderdim diyorsa Allah’ı Teala hazretleri o boştan konuşmaz arzusuna göre konuşmaz onun söylediği vahyedilenden başkası değildir dediği ayeti kerimelerine göre bu hitap Peygamber(s.a.v.) Efendimize değildir. Buna ilave olarak şu kısmıda yanlış açmışlardır. Abese Suresi 80:17 Kahrolası (bazı) insanlar! Ne inkarcıdır. Hatalı Meal: Kahrolası insan! Ne inkarcıdır. Hatalı Meal’in Açıklaması: Bu Ayette baştan beri yanlış açılmıştır: “Kahrolası insan ne nankördür” denmektedir. İnsanların hepsi nankör değildir. İçlerinde Allah dostları Peygamberler, evliyalar, şehitler ve alimler vardır. “Alimlerin mürekkebi şehitlerin kanları gibidir.” Hadisi şerifine göre bu gibi Rab’bimizin salih kulları için Rab’bimiz, kahrolası insan ne nankördür demez. Doğrusu: “Kahrolası bazı insanlar ne nankördür.” Tefsir: İnsan neden yaratıldığını unutuverdi. Allah’a karşı bir isyancı kesiliverdi. O hakir bir sudan bir nutfeden yaratılmadı mı? Allah onu insan biçimine sokarak, evvela kemikten iskelete, sonra et kisvesine bürüyerek onu şekillendirmedi mi? Böyle olmasına rağmen insan kibir ve gurura, bir benlik ve azamete kapılarak Allah’ı unutur, arkasını döner apaçık bir inkarda bulunursa, işte o insan nankör bir insandır ki, Allah’ı tanımayan ve Allah’ın kendisine vermiş olduğu nimetlere karışı şükretmeyen bir insan durumundadır. Böyle kahrolası insanlar, nefislerine karşı ne de zalim olurlar. Kaynak : Asr-ı Saadet yazarı A. Metin Saruhan Tefsir ve mealidir.
@Bilal-A.S.K.
4 ай бұрын
@@tezcandemir8139 Selamun Aleyküm bu Ayet-i Kerime bazı meallerde yanlış mealleştirilip tefsir edilmiştir Peygamber(s.a.v.) Efendimizi Allah muhafaza zem etmişlerdir.Açıklaması aşağıdadır. Abese Suresi 80:1 Yüzünü ekşitti ve ardını döndü. Tefsir: Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Kureyş’in ileri gelenleri Uteybe, Şeybe, Ebu Cehil gibi bazı insanlara dini İslâm’ı anlatırken, onlara putların da, Allah tarafından yaratıldığını bütün bu alemlerin sahibinin Allah olduğunu, Allah’a itaat edildiğinde cennetlere dahil olacaklarını, şayet Allah’a karşı gelir Allah’ı tanımaz ona ortaklar koşarsanız cehennemle korkutarak, Allah’ın emirlerini bunlara iletirken, Müslümanlığı kabul etmiş ve Mekke’yi Mükerreme’den hicret edenlerin içerisinde, ilk hicret edenlerden ve ama olan İbn-i Ümmü Mektum denilen Abdullah İbn-i Şüreyh Kureyş’in ileri gelenlerinin arasına girerek, Peygamberin kendilerine neler anlattığını sorar. Mekke’nin ileri gelenleri ise kendilerine soru soranın ama ve fakir bir zat olduğunu görünce ona değer vermezler, yüzlerini ekşiterek ondan yüz çevirirler. İşte Allah’u Tealâ bu Ayet-i Kerime’yi bunun için gönderir. Lakin kasıtlı veya kasıtsız, Allah’u Tealâ’nın gönderdiği bu Ayet-i Kerimeler’i tefsirciler veya alim olanlar bile, bu Ayet-i Kerimeler’de yanılarak bunu Peygamber (s.a.v.) Efendimize atfederek, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi zem ederler. Bir de şöyle söylerler; Allah’u Tealâ Peygamber (s.a.v.) Efendimizi sitemvari uyarmaktadır derler. Bunun böyle olmadığını Allah’u Tealâ’nın Peygamber (s.a.v.) Efendimize sitem etmediğini tüm aklı selim düşünen insanlara ispatlayacağız. 1- Allah’u Tealâ hiçbir peygamberine sitem etmedi ki, alemlere rahmet olarak gönderdiği peygamberine sitem etsin. 2- Hazreti Yunus Aleyhisselam kavmine laf anlatamayınca, kavmini terk etmiş gitmiş, bunun üzerine Allah’u Tealâ Hazreti Yunus Aleyhisselam’a dahi sitem etmeyip, yalnızca ben seni kavminden kaçmak için mi peygamber gönderdim? Deyip, denize atmıştır. Balığın sırtında veya karnında kırk gün kadar dolaşan Hazreti Yunus Aleyhisselam (la ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minezzalimin) ben nefsime zulmettim beni bağışla deyince, Allah’u Tealâ’nın izniyle balık Hazreti Yunus Aleyhisselam’ı karaya çıkarır ve Hazreti Yunus Aleyhisselam kavminin başına dönerek, kavmini İslâm’a davet ettiğinde kavmi de kendisine icabet eder. 3- Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Hazreti Hatice validemizle evlendiğinde Mekke müşrikleri Müslümanlara boykot ilan ettiğinde, onlarla alışveriş yapmadığında Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bu serveti fakirlere dağıtmadı mı? 4- Müşriklerin başı olanlar Peygamber (s.a.v.) Efendimizin amcası olan Ebu Talib’e gelerek; Muhammed davasından vazgeçerse, biz ona Mekke’nin anahtarlarını veririz, onun her istediğini yerine getiririz dediklerinde, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bir elime güneşi bir elime de ayı verseler, ben yine Allah’ı insanlara anlatmaktan asla vazgeçmem demedi mi? 5- Bir Müslüman bulmak için Tayf’a kadar giden ve Tayf’da Tayf’lı çocukların taş yağmuruna tutularak mübarek ayakları kanayan Peygamber (s.a.v.) Efendimize Allah’u Tealâ Cibril-i Emin’i göndererek, Cibril-i Emin de; Ya Rasulallah biz bu meleklerle senin emrindeyiz, istersen bu beldeyi helak edeceğiz dediğinde, kendi acısını unutup Allah’u Tealâ’ya niyazda bulunarak; Ya Rab’bel alemin bunlar bilmezler bunları bağışla dediğinde, onlara acıyarak şefaatte bulunan bir Peygamber değil mi? 6- Vema erselnake illa rahmeten lil alemin. (Alemlere rahmet olarak gelen bir peygamber değil mi?) 7- Beni Rab’bim terbiye etti güzel terbiye etti diyen bir Peygamber değil mi? 8- Güzel ahlakı tamamlamak üzere gelen bir Peygamber değil mi? 9- Yaratılmışların ilki olup da alemler nurundan insanlar ki ruhundan yaratılan bir Peygamber değil mi? 10- Yeryüzüne gönderilen bütün yaratılmışların en müşfik ve merhametlisi olan bir Peygamber, hiç kendisine ihtiyaç arz etmeyen, yani fakir olmayıp da zengin olan kimsenin hatırı kırılacak diye, fakir ve ama olan Ümmü Mektum Hazretlerine yüzünü ekşitir mi? 11- Ashabım gökteki yıldızlar gibidir hangisine uyarsanız hakkı bulursunuz diyen bir Peygamber böyle bir ashabına yüzünü ekşitir de ondan yüz çevirir mi? 12- Hakkında o boştan konuşmaz Ayet-i Kerime’si olan bir Peygamber olup da böyle davranışlarda bulunur mu? 13- Bir Peygamber ki dünyanın az bir eğlence ve istifade etme yurdu olduğunu bilen, ahiret aleminde insanların malları ve mülklerinin varlığıyla değil, Allah’a itaat eden ve etmeyenlerin almış oldukları sevap ve günahlarıyla hesaba çekileceklerini insanlara anlatan bir Peygamber, hiç fakir olup da ama olan ashabına yüzünü ekşitir mi? 14- Mekke’nin ileri gelenleri Müslüman olursa, Mekkeliler de Müslüman olur deyip, Allah’ın insanlar üzerindeki takdirini ve insanların kaderlerinin dışına çıkamayacağını bilmeyen, Allah’ın takdirine parmak basan bir Peygamber durumuna düşer mi? 15- Allah’u Tealâ Ayet-i Kerime’sinde (Habibim sevdiklerin de olsa sen sağırlara duyuramazsın) Ayet-i Kerime’sinin dışına çıkarak ashabından yüz çevirir mi? İşte insanlar kasıtlı veya kasıtsız Mekke müşriklerine bir ikaz olarak gelen Ayetleri Peygamber (s.a.v.) Efendimize hitap edildi diyerek, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi zem ederek, Müslümanların gözünde hatalı ve eksik gösteren bu insanlar Peygamber (s.a.v.) Efendimizi küçük düşürmektedirler. Halbuki Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, yaratılmışlara karşı tam ve kamildir. Ancak Allah’u Tealâ’nın Zat’ına karşı eksik ve hatalıdır. Bu bakımdan Allah’u Tealâ ben senin gelmiş geçmiş ve gelecek günahlarını da bağışladım buyurmaktadır. Allah’u Tealâ’nın bu Ayet-i Kerime’sini göndermesindeki muradı; Allah’tan başka bir İlah’ın daha olmadığını, alemlere rahmet olarak gönderdiği Habib-i Kibriya Hatemen Nebi de Hazreti Muhammed (s.a.v.) Efendimiz alemlere karşı hatasız olmasına rağmen yalnızca Allah’u Tealâ’nın Zat’ına karşı hatalı olduğunu insanlara bildirmek içindir. Öyleyse Peygamber (s.a.v.) Efendimiz böyle bir hata yapar da hiç ashabından yüz çevirir mi? Şimdi bu durumda Peygamber (s.a.v.) Efendimiz yevmi kıyamette, o hesap gününde, Peygamber (s.a.v.) Efendimize iftirada bulunanlara, böyle zem edici laflar söyleyenlere karşı, Peygamber (s.a.v.) Efendimizin kalbi kırılıp mahzun olarak, Allah’u Tealâ’ya niyazda bulunur da; Ya Rab’bel alemin, sen de şahitsin ki, ben böyle bir şey yapmadım, ben insanların malı ve mülkü olup da, bu insanlara malı ve mülkü için insanlara iltifatlarda bulunmadım, hele de Zat’ını bilen bir insanın, malı ve mülkü yok diye, kendisi fakirdir ve amadır diye, ondan yüz çevirmedim. Ben bunu yapmaktan hicap ederim derse, Allah’u Tealâ’ya bunları şikayette bulunursa, bunları böyle yazanlar ve insanlara Peygamber (s.a.v.) Efendimizin böyle bir hata işleyerek, bak Peygamber de insanların şöhretlilerine malı ve mülkü olanlarına değer verdi, fakirlerden yüz çevirdi deyip, Yahudi ve Mason fikirlerini insanlara aşılayarak, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi örnek olarak Müslümanlara gösterir de, insanları Allah’a karşı bağlılığa değil de, malı ve mülkü olanlara karşı bağlamaya çalışırlarsa, bu durumda böyle insanlar Allah’u Tealâ’ya nasıl cevap verecekler? Bu Ayet-i Kerimeler’in Peygamber (s.a.v.) Efendimize hitap olmadığını bu Ayetlerin müşriklere bir ikaz olarak gönderildiğini sırası gelen Ayet-i Kerimeler geldiğinde bunları tefsirleriyle sizlere anlatacağız. Gönlüm aşkınla yanarken ya Rasulallah Seni zem edenleri sevemem ya Habiballah Niyeti halisane dilleri dikenliyse ya Rasulallah Şefaatinden onları da mahrum eyleme ya Habiballah Sen elbet ki yüce bir ahlak üzeresin ben seni alemlere rahmet olarak gönderdim diyorsa Allah’ı Teala hazretleri o boştan konuşmaz arzusuna göre konuşmaz onun söylediği vahyedilenden başkası değildir dediği ayeti kerimelerine göre bu hitap Peygamber(s.a.v.) Efendimize değildir. Buna ilave olarak şu kısmıda yanlış açmışlardır. Abese Suresi 80:17 Kahrolası (bazı) insanlar! Ne inkarcıdır. Hatalı Meal: Kahrolası insan! Ne inkarcıdır. Hatalı Meal’in Açıklaması: Bu Ayette baştan beri yanlış açılmıştır: “Kahrolası insan ne nankördür” denmektedir. İnsanların hepsi nankör değildir. İçlerinde Allah dostları Peygamberler, evliyalar, şehitler ve alimler vardır. “Alimlerin mürekkebi şehitlerin kanları gibidir.” Hadisi şerifine göre bu gibi Rab’bimizin salih kulları için Rab’bimiz, kahrolası insan ne nankördür demez. Doğrusu: “Kahrolası bazı insanlar ne nankördür.” Tefsir: İnsan neden yaratıldığını unutuverdi. Allah’a karşı bir isyancı kesiliverdi. O hakir bir sudan bir nutfeden yaratılmadı mı? Allah onu insan biçimine sokarak, evvela kemikten iskelete, sonra et kisvesine bürüyerek onu şekillendirmedi mi? Böyle olmasına rağmen insan kibir ve gurura, bir benlik ve azamete kapılarak Allah’ı unutur, arkasını döner apaçık bir inkarda bulunursa, işte o insan nankör bir insandır ki, Allah’ı tanımayan ve Allah’ın kendisine vermiş olduğu nimetlere karışı şükretmeyen bir insan durumundadır. Böyle kahrolası insanlar, nefislerine karşı ne de zalim olurlar. Kaynak : Asr-ı Saadet yazarı A. Metin Saruhan Tefsir ve mealidir.
@asude485
2 жыл бұрын
Yuzunu eksitenin, Velid bin Mugire oldugu cok daha mantikli.bu pek olmamis hocam .
@Bilal-A.S.K.
4 ай бұрын
Selamun Aleyküm bu Ayet-i Kerime bazı meallerde yanlış mealleştirilip tefsir edilmiştir Peygamber(s.a.v.) Efendimizi Allah muhafaza zem etmişlerdir.Açıklaması aşağıdadır. Abese Suresi 80:1 Yüzünü ekşitti ve ardını döndü. Tefsir: Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Kureyş’in ileri gelenleri Uteybe, Şeybe, Ebu Cehil gibi bazı insanlara dini İslâm’ı anlatırken, onlara putların da, Allah tarafından yaratıldığını bütün bu alemlerin sahibinin Allah olduğunu, Allah’a itaat edildiğinde cennetlere dahil olacaklarını, şayet Allah’a karşı gelir Allah’ı tanımaz ona ortaklar koşarsanız cehennemle korkutarak, Allah’ın emirlerini bunlara iletirken, Müslümanlığı kabul etmiş ve Mekke’yi Mükerreme’den hicret edenlerin içerisinde, ilk hicret edenlerden ve ama olan İbn-i Ümmü Mektum denilen Abdullah İbn-i Şüreyh Kureyş’in ileri gelenlerinin arasına girerek, Peygamberin kendilerine neler anlattığını sorar. Mekke’nin ileri gelenleri ise kendilerine soru soranın ama ve fakir bir zat olduğunu görünce ona değer vermezler, yüzlerini ekşiterek ondan yüz çevirirler. İşte Allah’u Tealâ bu Ayet-i Kerime’yi bunun için gönderir. Lakin kasıtlı veya kasıtsız, Allah’u Tealâ’nın gönderdiği bu Ayet-i Kerimeler’i tefsirciler veya alim olanlar bile, bu Ayet-i Kerimeler’de yanılarak bunu Peygamber (s.a.v.) Efendimize atfederek, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi zem ederler. Bir de şöyle söylerler; Allah’u Tealâ Peygamber (s.a.v.) Efendimizi sitemvari uyarmaktadır derler. Bunun böyle olmadığını Allah’u Tealâ’nın Peygamber (s.a.v.) Efendimize sitem etmediğini tüm aklı selim düşünen insanlara ispatlayacağız. 1- Allah’u Tealâ hiçbir peygamberine sitem etmedi ki, alemlere rahmet olarak gönderdiği peygamberine sitem etsin. 2- Hazreti Yunus Aleyhisselam kavmine laf anlatamayınca, kavmini terk etmiş gitmiş, bunun üzerine Allah’u Tealâ Hazreti Yunus Aleyhisselam’a dahi sitem etmeyip, yalnızca ben seni kavminden kaçmak için mi peygamber gönderdim? Deyip, denize atmıştır. Balığın sırtında veya karnında kırk gün kadar dolaşan Hazreti Yunus Aleyhisselam (la ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minezzalimin) ben nefsime zulmettim beni bağışla deyince, Allah’u Tealâ’nın izniyle balık Hazreti Yunus Aleyhisselam’ı karaya çıkarır ve Hazreti Yunus Aleyhisselam kavminin başına dönerek, kavmini İslâm’a davet ettiğinde kavmi de kendisine icabet eder. 3- Peygamber (s.a.v.) Efendimiz Hazreti Hatice validemizle evlendiğinde Mekke müşrikleri Müslümanlara boykot ilan ettiğinde, onlarla alışveriş yapmadığında Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bu serveti fakirlere dağıtmadı mı? 4- Müşriklerin başı olanlar Peygamber (s.a.v.) Efendimizin amcası olan Ebu Talib’e gelerek; Muhammed davasından vazgeçerse, biz ona Mekke’nin anahtarlarını veririz, onun her istediğini yerine getiririz dediklerinde, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bir elime güneşi bir elime de ayı verseler, ben yine Allah’ı insanlara anlatmaktan asla vazgeçmem demedi mi? 5- Bir Müslüman bulmak için Tayf’a kadar giden ve Tayf’da Tayf’lı çocukların taş yağmuruna tutularak mübarek ayakları kanayan Peygamber (s.a.v.) Efendimize Allah’u Tealâ Cibril-i Emin’i göndererek, Cibril-i Emin de; Ya Rasulallah biz bu meleklerle senin emrindeyiz, istersen bu beldeyi helak edeceğiz dediğinde, kendi acısını unutup Allah’u Tealâ’ya niyazda bulunarak; Ya Rab’bel alemin bunlar bilmezler bunları bağışla dediğinde, onlara acıyarak şefaatte bulunan bir Peygamber değil mi? 6- Vema erselnake illa rahmeten lil alemin. (Alemlere rahmet olarak gelen bir peygamber değil mi?) 7- Beni Rab’bim terbiye etti güzel terbiye etti diyen bir Peygamber değil mi? 8- Güzel ahlakı tamamlamak üzere gelen bir Peygamber değil mi? 9- Yaratılmışların ilki olup da alemler nurundan insanlar ki ruhundan yaratılan bir Peygamber değil mi? 10- Yeryüzüne gönderilen bütün yaratılmışların en müşfik ve merhametlisi olan bir Peygamber, hiç kendisine ihtiyaç arz etmeyen, yani fakir olmayıp da zengin olan kimsenin hatırı kırılacak diye, fakir ve ama olan Ümmü Mektum Hazretlerine yüzünü ekşitir mi? 11- Ashabım gökteki yıldızlar gibidir hangisine uyarsanız hakkı bulursunuz diyen bir Peygamber böyle bir ashabına yüzünü ekşitir de ondan yüz çevirir mi? 12- Hakkında o boştan konuşmaz Ayet-i Kerime’si olan bir Peygamber olup da böyle davranışlarda bulunur mu? 13- Bir Peygamber ki dünyanın az bir eğlence ve istifade etme yurdu olduğunu bilen, ahiret aleminde insanların malları ve mülklerinin varlığıyla değil, Allah’a itaat eden ve etmeyenlerin almış oldukları sevap ve günahlarıyla hesaba çekileceklerini insanlara anlatan bir Peygamber, hiç fakir olup da ama olan ashabına yüzünü ekşitir mi? 14- Mekke’nin ileri gelenleri Müslüman olursa, Mekkeliler de Müslüman olur deyip, Allah’ın insanlar üzerindeki takdirini ve insanların kaderlerinin dışına çıkamayacağını bilmeyen, Allah’ın takdirine parmak basan bir Peygamber durumuna düşer mi? 15- Allah’u Tealâ Ayet-i Kerime’sinde (Habibim sevdiklerin de olsa sen sağırlara duyuramazsın) Ayet-i Kerime’sinin dışına çıkarak ashabından yüz çevirir mi? İşte insanlar kasıtlı veya kasıtsız Mekke müşriklerine bir ikaz olarak gelen Ayetleri Peygamber (s.a.v.) Efendimize hitap edildi diyerek, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi zem ederek, Müslümanların gözünde hatalı ve eksik gösteren bu insanlar Peygamber (s.a.v.) Efendimizi küçük düşürmektedirler. Halbuki Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, yaratılmışlara karşı tam ve kamildir. Ancak Allah’u Tealâ’nın Zat’ına karşı eksik ve hatalıdır. Bu bakımdan Allah’u Tealâ ben senin gelmiş geçmiş ve gelecek günahlarını da bağışladım buyurmaktadır. Allah’u Tealâ’nın bu Ayet-i Kerime’sini göndermesindeki muradı; Allah’tan başka bir İlah’ın daha olmadığını, alemlere rahmet olarak gönderdiği Habib-i Kibriya Hatemen Nebi de Hazreti Muhammed (s.a.v.) Efendimiz alemlere karşı hatasız olmasına rağmen yalnızca Allah’u Tealâ’nın Zat’ına karşı hatalı olduğunu insanlara bildirmek içindir. Öyleyse Peygamber (s.a.v.) Efendimiz böyle bir hata yapar da hiç ashabından yüz çevirir mi? Şimdi bu durumda Peygamber (s.a.v.) Efendimiz yevmi kıyamette, o hesap gününde, Peygamber (s.a.v.) Efendimize iftirada bulunanlara, böyle zem edici laflar söyleyenlere karşı, Peygamber (s.a.v.) Efendimizin kalbi kırılıp mahzun olarak, Allah’u Tealâ’ya niyazda bulunur da; Ya Rab’bel alemin, sen de şahitsin ki, ben böyle bir şey yapmadım, ben insanların malı ve mülkü olup da, bu insanlara malı ve mülkü için insanlara iltifatlarda bulunmadım, hele de Zat’ını bilen bir insanın, malı ve mülkü yok diye, kendisi fakirdir ve amadır diye, ondan yüz çevirmedim. Ben bunu yapmaktan hicap ederim derse, Allah’u Tealâ’ya bunları şikayette bulunursa, bunları böyle yazanlar ve insanlara Peygamber (s.a.v.) Efendimizin böyle bir hata işleyerek, bak Peygamber de insanların şöhretlilerine malı ve mülkü olanlarına değer verdi, fakirlerden yüz çevirdi deyip, Yahudi ve Mason fikirlerini insanlara aşılayarak, Peygamber (s.a.v.) Efendimizi örnek olarak Müslümanlara gösterir de, insanları Allah’a karşı bağlılığa değil de, malı ve mülkü olanlara karşı bağlamaya çalışırlarsa, bu durumda böyle insanlar Allah’u Tealâ’ya nasıl cevap verecekler? Bu Ayet-i Kerimeler’in Peygamber (s.a.v.) Efendimize hitap olmadığını bu Ayetlerin müşriklere bir ikaz olarak gönderildiğini sırası gelen Ayet-i Kerimeler geldiğinde bunları tefsirleriyle sizlere anlatacağız. Gönlüm aşkınla yanarken ya Rasulallah Seni zem edenleri sevemem ya Habiballah Niyeti halisane dilleri dikenliyse ya Rasulallah Şefaatinden onları da mahrum eyleme ya Habiballah Sen elbet ki yüce bir ahlak üzeresin ben seni alemlere rahmet olarak gönderdim diyorsa Allah’ı Teala hazretleri o boştan konuşmaz arzusuna göre konuşmaz onun söylediği vahyedilenden başkası değildir dediği ayeti kerimelerine göre bu hitap Peygamber(s.a.v.) Efendimize değildir. Buna ilave olarak şu kısmıda yanlış açmışlardır. Abese Suresi 80:17 Kahrolası (bazı) insanlar! Ne inkarcıdır. Hatalı Meal: Kahrolası insan! Ne inkarcıdır. Hatalı Meal’in Açıklaması: Bu Ayette baştan beri yanlış açılmıştır: “Kahrolası insan ne nankördür” denmektedir. İnsanların hepsi nankör değildir. İçlerinde Allah dostları Peygamberler, evliyalar, şehitler ve alimler vardır. “Alimlerin mürekkebi şehitlerin kanları gibidir.” Hadisi şerifine göre bu gibi Rab’bimizin salih kulları için Rab’bimiz, kahrolası insan ne nankördür demez. Doğrusu: “Kahrolası bazı insanlar ne nankördür.” Tefsir: İnsan neden yaratıldığını unutuverdi. Allah’a karşı bir isyancı kesiliverdi. O hakir bir sudan bir nutfeden yaratılmadı mı? Allah onu insan biçimine sokarak, evvela kemikten iskelete, sonra et kisvesine bürüyerek onu şekillendirmedi mi? Böyle olmasına rağmen insan kibir ve gurura, bir benlik ve azamete kapılarak Allah’ı unutur, arkasını döner apaçık bir inkarda bulunursa, işte o insan nankör bir insandır ki, Allah’ı tanımayan ve Allah’ın kendisine vermiş olduğu nimetlere karışı şükretmeyen bir insan durumundadır. Böyle kahrolası insanlar, nefislerine karşı ne de zalim olurlar. Kaynak : Asr-ı Saadet yazarı A. Metin Saruhan Tefsir ve mealidir.
@cavidmeherremov5616
4 жыл бұрын
Hocam Uca Allah Kuranda peygemberimize diyorki sən hakikaten yüce bir ahlak üzerindesin.Peki sizce Allah ahlaki yüce olan Peygəmbəri kitabında ahlakini övüyor. nasil mantık bu diyorsunuzki üzünü tursudan , üz çevirən peyğəmbərdir? Ahlaki olan bir Peygəmbər kor ve fakir görəndə sırt dönermi sizce? Peygembere nisbet vermek bence hata olur.Kurana ziddir.Diger ayetde Uca Allah diyorki Ey Peygember sen kaba və sert olsaydin muhakkak ki senin yanından hər kes dagilirdi. Saygilar
4 жыл бұрын
kzitem.info/news/bejne/uH-C3Yh6caaComk
@cavidmeherremov5616
4 жыл бұрын
@ Hocam nuzul sırasında Kalem surəsi Abese suresinnen ilk öncə inmiş bir ayət.Benim aklim almadığı şu olduki once inen ayetde Peygemberin ahlakini yuceltiyor nasil olurda bir sonrakı ayetde noksan tutar Peygembere. Kuranda ebese sözcüyü 2 yerdə kecmededir.Mudessir surəsində Velid ibn Mugeyreye nisbetde Yüce Allah kullanmis Abese sözünü.Velid ibn Mugeyrede munafik olmuşdur. Nasil olurda Munafika nisbetde kullandigi Abese sözünü Allah haşa Peygemberedemi kullanmis? Hocam bən size onceden diyimki sizi dinliyorum.saygim böyük .sadəcə kafama takildi diye sordum .
@cavidmeherremov5616
4 жыл бұрын
@ Kuranda 2 yerde Muddesir 22. Summe 'abese və beser (a). Hocam ben bu ayeti diyorum.Abese sozluyu keçmiş Velid ibn Mugeyreye hitaben. Abese suresindede Peygemberimize, acaba munafik olan Valid ibn Mugeyreye diyilen Abese sozluyunu təkrar demək olurmu? Şimdi bu
@cavidmeherremov5616
4 жыл бұрын
@ Hüseyin abi bu yazdiklarim yorumlara fikir bildirsez cok sevinirdim .musaitseniz. cok isterdim şahsi goruslerinizi görmək bu yazdiklarimnan sonra
4 жыл бұрын
@@cavidmeherremov5616 Ahlak artıp azalabilir. İmtihanlardan geçmeden ideal olana ulaşamazsınız. Kaldı ki surat asması amanın gelmesinden ziyade yaptığı tebliğin yarıda kalmasından.
Пікірлер: 50