Hayvanlar dünyaya geldiğinde hayatı boyunca sahip olması gereken kabiliyetlere çok kısa sürede sahip olurlar ve sahip olduğu kabiliyetleri, hayat şartlarını lehine çevirmek için kullanırlar. Zaten bir hayvanın hayattaki ihtiyaçları barınma, beslenme, çoğalma gibi bir kaç madde ile sınırlıdır.
İnsan ise hayvanın aksine neredeyse hiçbir kabiliyeti olmadan hayata gelir ve sahip olduğu cihazatı nasıl kullanacağını öğrenmesi bile yıllar sürer (Örneğin yürümek için ayak ve bacakların kullanımı). Ayrıca insanın ihtiyaçları sonsuz ve bu ihtiyaçları karşılamak için kabiliyetleri sınırlıdır.
Örneğin, sevmek ister buna karşılık sevilmek ister, barınmak ister buna karşılık iyi bir ev ister, arabanın en iyisini ister, kariyer basamaklarını hızlı çıkmak ister, zengin olmak ister.... ister de ister.
İstediklerini elde etmek adına ayrı bir stres, elde ettiklerini kaybetmemek adına ayrı bir stres yaşar.
Koca bir ömür bu şekilde yaşadığı stres, hem elde ettiğinden hem de elde etmek istediklerinden keyif almasını engeller.
Peki bu stres biriktirdiği kumbarayı nasıl boşaltabilir insan?
Bu konuya İmam-ı Azam'dan bir örnek vererek bir pencere açalım. İmam-ı Azam'ın ilmi faaliyetler yanında ticaretle de meşgul zengin bir zat olduğu bilinir (İmamın ticarî mal taşıyan gemileri bulunmakta imiş).
Bu büyük insan, gündüz öğleye kadar öğrencilerine ders verir, öğleden sonra da ticarî işleri ile uğraşırmış. Bir gün ders verdiği sırada bir adam kapıdan seslenmiş:
“Ya imam, gemin battı!…”
İmam-ı Azam bir anlık tereddütten sonra
"Çok şükür!" demiş.
Bir müddet sonra aynı adam yeniden gelip haber vermiş:
“Ya imam, bir yanlışlık olmuş batan gemi senin değilmiş.”
İmam bu yeni habere de:
“Çok şükür!” diyerek karşılık vermiş.
Haberi getiren kişi bu durumu hayretle karşılamış:
“Ya imam, gemin battı diye haber getirdik ‘Çok şükür’ dedin. Batan geminin seninki olmadığını söyledim yine ‘Çok şükür’ dedin. Bu nasıl bir durumdur böyle?”
İmam-ı Azam izah etmiş:
“Sen gemin battı diye haber getirdiğinde iç âlemimi, kalbimi şöyle bir yokladım. Dünya malının yok olmasından, elden çıkmasından dolayı en küçük bir üzüntü yoktu. Bu sebeple şükrettim. Batan geminin benimki olmadığı haberini getirdiğinde de aynı şeyi yaptım. Dünya malına kavuşmaktan dolayı kalbimde bir sevinç yoktu. Dünya malına karşı bu ilgisizliği verdiği için Allah'a şükrettim.”
Burada çok büyük ve müthiş bir mantık var aslında. Burada size ölümlü dünya hiçbir şeyi kafaya takmamak gerek dersi vermek değil amacım. Ama gereğinden fazla değer vermek insanı yorar ve anlamsız strese sokar. Bu nedenle dengeyi iyi kurmak gereklidir!
Şöyle düşünün:
Bundan 100 yılda hepimiz "Allah Rahmet Eylesin" diye anılacağız . Satın almak için çok çalıştığımız evde yabancılar yaşayacak ve bugün sahip olduğumuz her şeye başkası sahip olacak. Eşyalarımızın çoğu ya dağıtılacak ya atılacak ya da yok olacak. Satın aldığımız pahalı araba bile hurdaya dönüşecek. Torunlarımız muhtemelen bizi tanımayacak ya da hatırlamayacaklar. Şöyle etrafımıza bir baksak kaçımız büyükbabamızın babasının adını biliyoruz? Birkaç yıl sonra, eski fotoğraflarımız ve başarılarımız tarihin bir parçası haline gelecek ve unutulucak. Bu soruları durup düşünürsek, her gün aklımızı meşgul eden şeylerin% 95'i hakkında endişelenmenin oldukça anlamsız olduğunu fark edebiliriz. Bunu aklımızda tutabilirsek, düşüncelerimiz ve eylemlerimiz daha iyi bir hale evrilebilir. Hayatımızın tadını çıkarmakta, kendimizi daha özgür hissedebiliriz. Şunu unutmayın: beş yıl içinde önemi olmayacaksa, bir konuda üzülmek için beş dakikadan fazla harcamayın.
#kişiselgelişim #motivasyon #stress #kaygı
Негізгі бет Anlamsız Stresten Nasıl Kurtuluruz?
Пікірлер: 40