Kadın yazarlarla sohbetlerden oluşan "Elim Kalem de Tutar Kadeh de"nin yeni sezonunda bu kez kendi kuşağının kalemlerine uzatıyorum mikrofonu. Bu bölümde Türkiye’nin en önemli yazarlarından biri var: Ayfer Tunç. Tunç’un ilk kitabı Saklı ile başlayıp en son yayımlanan romanı Kuru Kız’a kadar uzanan yazarlık yolculuğuna tanıklık etmek isteyenler için kaçırılmaması gereken bir söyleşi bu. Bol kahkahalı, samimi ve edebiyat dolu bir muhabbet…
Ayfer Tunç’un bu videoda söyledikleri:
“Ben bireyin kaderinin toplumun kaderiyle çok ilişkili olduğunu düşünüyorum. Toplumda ne oluyorsa bireyin hayatına yansıyor.
'Post truth' çağı her şeyi alt üst etti. Bizim inanma sistemimizi de bozdu. Doğruya olan güven de sarsıldı. Artık doğrunun ne olduğunu bilmiyoruz. Ama bu şöyle de bir kötülüğü getiriyor: yalanın da ne olduğunu bilmiyoruz.
Ben detaya düşkünüm. Hayatta detaya düşkünüm. Şeytan ayrıntıda gizlidir. Karakteri oluşturan şeylerin de detaylar olduğunu düşünüyorum.
Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi, en zevk alarak yazdığım roman oldu. Çok eğlendim. Bulmaca hazırlamak gibiydi bir yandan da.
Yola çıkış noktam her kitaba göre değişiyor. Mesela "Dünya Ağrısı"nda taşra bunaltısı ve linçti asıl mesele. Çok ilginç, bu linç meselesi benim bilinçaltımda çok sağlam bir yer tutuyor.
Zihnimiz, bilinçdışımız bizim edebiyatta en büyük kaynağımız. Çok güzel çalışıyor o. Onun için ben yazmak işine bir alacakaranlık faaliyeti diyorum. Bir yandan aydınlıkta, görerek, bilincimiz pırıl pırılken yazıyoruz ama bir yandan da aslında o yazma anında bilinçdışımızın derinliklerinde kayboluyoruz. Kendimiz de anlam veremiyoruz, çat diye geliyor bir şey.
Benim için hayatın renkli manzarası, tek başıma bir göl kenarında, deniz kenarında elimde kadeh uzağa bakmak değildir mesela. Benim için hayatın güzel manzarası, ne bileyim, plajdaki kalabalıktır. Benim tek başıma olduğum değil, başka insanların da olduğu… Çünkü insan hikayelerini seviyorum. İnsan merak alanım, ilgi alanım. Hayatın kendisi. Öyle olunca karakterler çoğalıyor tabii. Hemen arkadaşını getiriyor yanında. Ve o kalabalık bir gruba ulaşıyor. En sevdiğim şey bu, evet, kalabalık roman yazmak.
Psikiyatri, psikoloji üzerine çok okuyorum. Çünkü beni o aklın yerinden oynadığı an çok ilgilendiriyor.
Üslup hep aradığım bir şey, biçim hep aradığım bir şey. Tabii içerik belirliyor biçimi.
İroni aslında hüznün karşısında olan bir kavram. Hüzünlü hikayelere ironi kattığımız zaman lezzetini değiştiriyor. Hikayenin lezzetini ve kurgusunu değiştiriyor. Karakteri de güçlü hale getiriyor. Bu karakterin kişi olarak güçlenmesi değil, edebi karakter olarak daha güçlü bir karakter olması.
Melankoli edebiyata çok yakışan bir hal…Melankoliye de ironi çok yakışıyor.
Bir de bu memlekete dayanmanın başka yolu yok. Gülmemiz lazım.
Edip Cansever’e çok şey borçluyum. Edebiyatımı borçluyum aslında.
Bir metne başlamadan önce mutlaka şiir okuyorum.
Okuyanlar derinleşmek istiyor. Ve bence insanlar nitelikli sohbete aç. İnsanların kitap kulüplerine gelme ihtiyacı yazmak, çizmek, öğrenmek değil, nitelikli sohbet istiyorlar. Çünkü çok yalnızız. Öyle bir çağda yaşıyoruz ki, yeryüzünde yalnızız.
Beni edebiyatı sevenler ve edebiyata gerçekten gönül vermiş olanların okumasını tercih ederim.”
Ayfer Tunç gibi üretken, ne yaptığını çok iyi bilen, bilgisini cömertçe aktaran değerli bir edebiyatçıyı ağırlamak benim için büyük zevkti. Siz de dinlerken mutlu olmuşsunuzdur eminim. 1989 yılında yayımlanan ilk kitabı Saklı’dan beri biz edebiyatseverleri hikayeleriyle ihya ediyor Ayfer. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu o. Sokak, Güneş ve Yeni Yüzyıl gazetelerinde çalıştı. Yapı Kredi Yayınları’nda editörlük ve yayın yönetmenliği yaptı. Saklı ile Yunus Nadi Öykü Ödülü’nü, bizim kuşağın (yani 60lı yıllarda doğan biz yeni gençlerin) nostalji rehberi olarak gördüğüm Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek ile Balkanika Ödülü’ne kazandı. Kapak Kızı ile 1992’de başladığı romancılık serüvenini Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi, Yeşil Peri Gecesi, Suzan Defter, Dünya Ağrısı, Aşıklar Delidir ya da Yazı Tura, ona Vedat Türkali Roman Ödülü’nü getiren Osman ve en son da biraz önce bir bölümünü okuduğum, 2022 yılında yayımlanan Kuru Kız ile sürdürdü. Saklı ile birleşen Evvelotel, Mağara Arkadaşları, uzun öykü ya da kısa roman olarak tanımlayabileceğimiz, benim pek bayıldığım Aziz Bey Hadisesi, ilk yayımlandığında Suzan Defter’in de içinde yer aldığı Taş Kağıt Makas ve Kırmızı Azap adlı öykü kitaplarını da saymayı unutmayalım. Ve tabii gerçek hayat hikayelerinden yola çıkan Ömür Diyorlar Buna ve Oya Ayman ile birlikte yazdığı kurgu dışı kitabı İkiyüzlü Cinsellik’i de. Murat Gülsoy ile gerçekleştirdikleri Diyaloglar edebiyat söyleşileri de 2022’de aynı adla kitaplaştırıldı. Söylemiştim, çok üretken bir yazar o. Kaleminin hiç durmamasını dileyerek bitirelim mi bölümümüzü?
#denizyücebaşarır #elimkalemdetutarkadehde #ayfertunç #canyayınları
Негізгі бет Ayfer Tunç: "Post truth" çağı her şeyi alt üst etti... // Elim Kalem de Tutar Kadeh de
Пікірлер: 67