Fotoğraflarına pür dikkat bakıp da anlamaya çalıştıkça, bir kâinat açılıyordu önümüzde geniş, sonsuz ve de büyülü. Her biri bir dağın zirvesinde, bayırında çekilmişti o fotoğraflar.
Közde demlenen çay, bağlama ve bir kitap var bir çok karede. Öbür yanda, bayırlarda yayılmış keçilerin.
Kimisinde de Munzur’un ortasında bir taşa bağdaş kurmuş, kitap okuyorsun.
Renklerin her tonu, güzelliklerin her hali... Gökyüzü akıyor, Munzur akıyor, orman gözlerini dikmiş bakıyor ve dağ gözlerini dikmiş bakıyor; hepsi gizemli ve büyüleyici.
Bütün bunların ortasında da sen varsın. Akköpükler, suyun aynasında yüzüyor, göğün maviliğinin yansısı vurmuştur suya. Sana bakıyor çeme Muzır , gök mavisi bir çift göz gibi. Kim bilir ne çok seviyordun bu kutsal suyu, nasıl da büyülüyordu seni, nasıl da için minnet duygusuyla dolup taşıyordu bu suya karşı. Belli ki yalnızca çeme Muzır’a değil, o topraklara ve sen gibi o topraklarda hayat süren her şeye karşı minnet doluydun.
Böyle olsa gerek, sırtını dönüp terk etmemişsin.
Nasıl da öyle derinden severek, yürekten bağlanarak, ruhunu vererek yaşamışsın. Nasıl bir toprak sevgisi, nasıl bir yurt sevgisidir, o genç yürğinde filizlenen...
Onun için mutlu ve huzurlusun. Gülümsüyorsun, kendinle barışıksın.
Aşk olsun sana..
[Hasan Hayri Ateş]
Негізгі бет Engin Eroğlu
Пікірлер: 45