siz eylenmeyi bilmyorsunuz bakın ben size nasıl eylenildiğini göstereyim. Bir gün Tepeören köyünden Arnavut küçük Arslan Gebzenin kuzeybatı ve kuzey yönündeki köylerinden topladığı sayıları on, onbeş kadar olan adam ile birlikte dağ bayır yaya bir şekilde yolculuk ederek İstanbul boğazının kenarında kurulu bulunan Beykoza kadar gitmişler. Vakit her halde gece yarılarını bulan bir vakit imiş. Bir İngiliz askeri gemisi Beykoz kıyılarına yanaşmış. Tabii ki Beykozun sokakları da yokuş aşağıya olacak bir şekilde gemi iskelesine doğru bakarmış. Türklerin de aralarında yer aldığu Arnavut çetecileri iskeleyi gören bir yere mevzilenmişler. İngilizler o sırada gemideki askerlere iştima yaptırırlarmış. İştima sonrasında gemiden iskeleye çıkarak Beykoza gitmek isteyen askerlere (önce havaya bir aydınlatma fişeği atıldıktan sonra) mavzerli silahlar ile en az ikişer şarjör boşaltılmak üzere yaylım ateşi açılmış. Açılan bu toplu şekildeki ateş sonucunda vurulan çok sayıda düşman askeri iskeleden aşağıya düşerek denize dökülmüş. Yani muhtemelen orada vurulanların hepsi birden hayatını kaybetmiş. Sayıları belki de onlarca kişiymiş. Gemi bundan sonra boğazın orta kesimlerine açılmış. Arnavut göçmenler ve Türk köylülerinden oluşan çeteciler de hemen tabana kuvvet bir şekilde Gebze köylerinin istikametine doğru kaçmaya başlamışlar. Gemiden de Beykoz tepelerinin sırtlarına doğru rast gele olacak bir şekilde bir biri üstüne top atışları yapılmaya başlanmış. Bu sırada bir Arnavut çeteci yaralanmış olsa da yaralı bir halde kaçıp köylerdeki bir eve sığınarak düşman askerlerinin eline düşmemiş. İngiliz askerleri de çetecilerin peşine düştüyse de hiç birisini bile yakalayamamılar. Dağılan çetecilerden kmisi Beykozun Eymürlü (şimdiki adı ile Emirli) köyüne kimisi de Gebzenin Göçbeyli çiftliğine kimisi de Gebzenin diğer köylerine kaçarak peşlerine takılan İngiliz askerlerine izlerini kaybettirmişler. Beykozda bulunan İngilizler bu işlerin organize edilmesinin Beykoza neredeyse 40-45 kilometrelik bir mesafede yer alan Gebzenin köylerine kadar uzanacağını düşünemediğinden Gebze bölgesinden hiç kimse bu saldırıdan dolayı hiç bir zarar görmemiş. Ovacık köyünden olan Tahsin Kahya ile Selahattin Kahya da bunların arasında yer alıyormuş. Bu ikisi daha sonraki bir yılda Kartalın eşkıya çetelerinin barınağı durumunda olan ve daha önceleri Gebzenin Türk ve Müslüman köylerinede soygun amaçlı olarak baskınlar düzenleyen hatta Demirciler köyünden hıristiyan iken islam dinine geçtiği için Cabir isimli bir köylüyü de köy meydanında tekme tokat ve sopalar ile acımasız bir şekilde döverek öldüren bir kadını da silah ile vurarak yaralayan ve bu şekilde sonradan ölmesine sebep olan kimselerin barındığı Rum paşa köyüne de yapılan silahlı baskın ve yağmalama olayına da iştirak etmişler.
Пікірлер: 1