Arjantinli ünlü yazar Jorge Luis Borges’in “Alçaklığın Evrensel Tarihi” adlı kitabında yer alan kısacık bir öyküsü var. Adı “Bilimde Kusursuzluk Üzerine”. Kusursuzluk tutkusunun nerelere varabileceğini gösteren bu kısacık öykü harika bir üslupla bizi kesinlik ve temsil üzerine düşünmeye çağırıyor. Ama aynı zamanda simülasyon kavramının edebiyattaki sembolik bir yansıması.
Her harita aslında bir simülasyondur. Gerçeğin belli yönlerini temsil eder; yani simüle eder. Peki bir harita ülkenin yüzölçümünün tamamını kaplayacak kadar büyük olursa. Böyle bir şey olsaydı o zaman biz gerçek topraklar üzerinde değil o toprakların birebir aynısı olan bir haritanın üzerinde yaşıyor olurduk. Yani bir simülasyonun üzerinde. Ama o zaman böyle bir simülasyon gerçeğin bir temsili mi olurdu yoksa gerçeğin yerine mi geçerdi? Peki gerçeğin üzerini tamamen örten bir simülasyonun simülasyon olduğunu anlayabilir miydik?
Simülasyonda yaşıyor olduğumuz düşüncesi aslında yeni değil. Dünyamızın gerçek dünya olmadığı düşüncesi çok eski tarihlerden beri değişik versiyonlarla karşımıza çıkıyor. Eski Çinde Chuang Tse, antik Yunan’da Platon, orta çağda Gazali, 17. yüzyılda Descartes benzer argümanlarla dünyamızın gerçek olmayabileceği düşüncesini ele aldılar. Felsefe, edebiyat ve sinemada simülasyon düşüncesi derinlemesine işlendi. Bugün çoğumuzun bildiği, Platon’un mağara alegorisi, Descartes’in rüya argümanı, Descartes’in kötü cin argümanı, kavanozdaki beyin argümanı, bu düşünce üzerine kurgulanmış düşünce deneyleri.
Günümüze geldiğimizdeyse evrenimizin gerçek olmadığı, aslında gelecekteki çok gelişmiş insanların, ya da uzaylıların tasarladığı bir simülasyonun içinde yaşadığımız düşüncesi ciddi ciddi tartışılmaya başlandı. 2003 yılında Oxford Üniversitesinden felsefeci Nick Bostrom ‘Bir Bilgisayar Simülasyonunda mı Yaşıyorsun? başlıklı bir makale yayımladı. Bu makalede simülasyonda yaşadığımız düşüncesi mantıksal bir argüman halinde sunuldu. Bostrom’un argümanına göre biz, çok yüksek ihtimalle gerçek bir dünyada yaşayan biyolojik varlıklar değil, bilgisayar dünyasında yaşayan dijital varlıklarız. Bu düşüncede olanlara göre evrenimizle ilgili bazı gariplikler ve açıklanamayan şeyler bize bir tür bilgisayar oyununun içinde, yani bir simülasyonda yaşadığımızı gösteriyor. Onlara göre evrenle ilgili bazı gizemlerin en makul açıklaması her şeyin bilgisayar kodlarından ibaret olması. Gelin bu düşünceyi biraz inceleyelim. #simülasyon, #kuantum, #evren.
Bu videoda neler var?
Felsefeci Nick Bostrom’un Simülasyon Argümanı,
Nick Bostrom’un simülasyon argümanına göre önümüzdeki üç ihtimal,
Bir bilgisayar simülasyonunda yaşadığımızı gösterdiği savunulan deliller,
Borges’in sembolik öyküsü “Bilimde Kusursuzluk Üzerine”’nin ne ile ilgili olduğu,
Chuang Tse’nin rüyasının ne anlattığı,
Gazali’nin kesin bilgi hakkındaki şüphesi ve rüya argümanının ne olduğu,
Descartes’in kesin bilgi hakkındaki şüphesi ve rüya argümanının ne anlattığı,
Descartes’in kötü cin argümanı,
Kavanozdaki beyin argümanı,
Schrödinger’in kedisi düşünce deneyinin ne olduğu ve ne için kurgulandığı,
Kuantum mekaniğindeki “süperpozisyon” kavramının hangi durumu anlattığı,
Kuantum mekaniğindeki “dolanıklık” kavramının ne olduğu,
Neden bazılarının dolanıklığın simülasyonda yaşadığımızı ispatladığını düşüdüğü,
Einstein'ın neden kuantum fiziğinin eksik olduğuna inandığı,
Evrendeki simetrinin nasıl açıklanabileceği,
Entropinin nasıl bir şey olduğu,
Bilgi dinamiğinin ikinci yasasının ne olduğu,
Bilgi entropisinin artmak yerine azaldığı,
Simülasyonda yaşadığımız düşüncesinin taşıdığı iç çelişki,
Mekanik evren tasarımının kökenleri,
Metaforlarla düşünmenin bizi düşürebileceği yanılgı.
Video için yararlandığım kaynaklar ve konu ile ilgilenenler için okuma önerileri videonun sonunda. İyi seyirler.
Негізгі бет Her Şey Bilgisayar Kodlarından mı İbaret? Simülasyonda Yaşamadığımızı İspatlayabilir miyiz?
Пікірлер: 170