Mustafa BÜK
Mustafa Bük, 1936 yılında Fatsa’ya bağlı Göller köyünde doğdu. Anne babası istememesine rağmen güreşe, kendisi de güreşçi olan dayısı Şükrü Büyükdağ’ın teşvikiyle 16 yaşında iken başlar. Ona “Ordulu” lakabını da bir güreş öncesinde dayısı Şükrü Büyükdağ verir. Güreşe başladığı yılları şöyle anlatır:
“Güreşe 16 yaşında karakucak ile başlamıştım. Ordu’da 10 yıl başpehlivanlığı elinden bırakmayan dayım (Şükrü Büyükdağ) beni teşvik etti. Bir köy düğününde güreşmem sonucunda sırtım ve dizlerim kan içinde kaldığından gömlek vücuduma yapışmıştı. Gömleği çıkarabilmek için hamamda saatlerce su dökmüşlerdi üstüme. İşte her şey bundan sonra başlamıştı. Askere gittiğim zaman pırpırtımı da beraber götürmüştüm. Fakat ilk yağlı güreşi askerden dönüşümde Samsun’un Çarşamba kazasında İbrahim Karabacak ile yaptım. 3 saat sürmüştü. Yenişemedik, berabere ilan ettiler. Bundan sonra Adil Atan ile güreştik. Beni boğmak istedi, sonra ayırdılar bizi. İlk Kırkpınar’a 1958 de katıldım. Çalışmalarımı özel aletlerimle yaparım. Ustam Düzceli Rahmi pehlivandır.”
1966 yılında başpehlivanlık için karşılaştığı Mehmet Ali Yağcı karşısında hükmen galip gelerek ilk başpehlivanlığını alır. O yıl güreşlerde ilginç bir olay da yaşanır; “ Baş” güreşlerinde rakibi Nazmi Uzun’un kıspeti Ordulunun ellerinde kalır; Nazmi Uzun, pes ederek güreşi yarıda bırakır.
1967 yılında ise başpehlivanlık için finale kalan üç pehlivandan Kara Ali, Sezai Kanmaz’ı yenmiş fakat bu arada bileğini de sakatlar. Kara Ali, güreşlerden çekilmek zorunda kalır. Rakipsiz kalan Mustafa Bük ise ikinci kez başpehlivan olur.
Kara Ali, 1968 yılında başpehlivanlık için yine Mustafa Bük’ün rakibi olur. Güreş sabah 9.30’da başlar. 50. dakikada altta güreşen Ordulu, bir kılçık atar, Kara Ali açık düşer. Hakem heyeti derhal kararını verir ve Orduluyu galip ilan eder. Kara Ali ve taraftarlarının yenilgiyi kabul etmeyerek protesto etmeleri üzerine, Ordulu “Bırakın tekrar tutacağım!” diye bağırır. Bunun üzerine güreş tekrar başlar ve ezici kuvvet ile Ordulu Kara Ali’yi kazığa alır. Altta bulunan Ali kolunun sakatlandığını söyler, hakem heyeti de kendisine “ya pes ya güreşe devam” uyarısı yapar. İşte bu sırada Mustafa Bük birden durur ve rakibine dinlenme payı verir. Halk Mustafa Bük’e “bırakma bırakma” diye bağırırken, O doktorun Kara Ali’yi tedavi etmesini bekler. Tedavi bitince herkes Kara Ali’nin güreşe devam edeceğini beklerken Kara Ali pes ettiğini ilan eder! Böylece Ordulu Mustafa, Kel Aliço ve Tekirdağlı Hüseyin’den 20 yıl sonra, hep hayalini kurduğu “Altın Kemer”e sahip olan üçüncü güreşçi unvanını alır.
1969 yılında başpehlivanlığa aday, yine Ordulu Mustafa’dır. Ancak başpehlivanlık güreşlerinin yapılacağı günün bir önceki akşamında Göller köyünde annesi vurularak öldürülür. Buna rağmen er meydanını terk etmez. Rakibi Nazmi Uzun’dur. Uzun süren güreşin sonucunda pes eden Ordulu Mustafa; “Güreşte elimden geldiğince soğukkanlı olmaya çalıştım. Fakat bana bir tutukluk geldi. Ne yaptımsa bundan kurtulamadım. Ana acısı bu, kolay mı?” der ve annesinin cenazesine katılmak üzere Fatsa’ya doğru yola çıkar.
Mustafa Bük 1969 yılından sonra Kırkpınar güreşlerine katılmaz. Bu arada güreşlerde gösterdiği başarıyı özel yaşantısında bir türlü gösteremez. 1971 yılında bir güreş müsabakası için gittiği Tarsus’ta bir kavgada vurulur ve böbreğinin birini burada kaybeder. Gerek maddi sıkıntılarını aşabilmek gerekse duygularını tatmin edebilmek için Milli Takım’a katılmak ve minder güreşleri yapmak ister. Bu düşüncelerini şöyle anlatır:
“Allah nasip ederse en büyük emelim, minderde bir defaya mahsus olmak üzere Ağır Sıklet Dünya Şampiyonluğunu kazanıp şeref direğine Ay-Yıldızlı Bayrağı çektirmektir. ’’
Ordulu Mustafa, Milli Takım hayallerini gerçekleştiremez ve 1980 yılına kadar değişik organizasyonlarda ara sıra güreşerek geçimini temin etmeye çalışır. 16 Mayıs 1980 tarihinde de jübilesini yapar.
Mustafa Bük 1982 yılında ölümünden sonra Akbalık güreş çayırına defnedilir.
Негізгі бет Kırkpınar'ın Herkül'ü Ordulu Mustafa Pehlivan
Пікірлер: 8