"5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda, mülga 765 sayılı Kanun anlayışından farklı olarak kusur prensibine dayalı bir sorumluluk anlayış esas alınmıştır. Nitekim mülga kanun döneminde Ortaçağ Kanonik hukukunun bir kalıntısı olan “hukuka aykırı durumda bulunan kişi bunun bütün neticelerine katlanır (versari in re illicita)” anlayışıyla hareket edilerek failin kasten veya taksirle hareket edip etmediği araştırması yapılmaksızın, sadece nedensellik bağının mevcudiyeti üzerinden sorumluluğu gündeme getiren objektif sorumluluk alanları ihtiva eden düzenlemeler bulunmaktayken 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda bu anlayış terk edilmiştir. Öyle ki Türk Ceza Kanunu’nun 61’inci maddesine göre kişinin işlediği suç nedeniyle cezası belirlenirken kast ve taksirine dayalı kusurunun ağırlığının dikkate alınacağı belirtilmiştir. Benzer şekilde neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç düzenlemesinin de kusur prensibine dayalı anlayışın kabul edildiğini gösteren örneklerden biri olduğu ifade edilebilir. Buna göre “neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç” başlığını taşıyan 23. maddede, “Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir.” şeklindeki hüküm, bu durumu açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Zira mülga kanun döneminde kişinin kastettiğinden farklı veya ağır neticelerden dolayı, kast ya da taksiri aranmaksızın sorumluğuna gidilebilmekteyken önemli yenilikleri beraberinde getiren Türk Ceza Hukuku Reformu sonrasında objektif sorumluluğun terk edilmesiyle birlikte kastedilen farklı veya ağır neticelerden dolayı failin sorumluluğuna gidilebilmesi için en azından taksirin arandığı bir sübjektif sorumluluk esası geçerli kılınmıştır.
Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda daha ağır veya farklı netice şeklinde iki durum söz konusudur. Failin bu neticelerinden dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu neticeler açısından en azından taksirinin bulunması gereklidir. Prof. Dr. Adem SÖZÜER, bu videosunda 5237 sayılı kanunda düzenlenen neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç düzenlemeleri üzerinden konuyu örnekleriyle açıklayarak 23. maddenin getirdiği düzenlemeyi detaylarıyla aktarmaktadır. Bilhassa kasten yaralamanın temel şekli (m. 86/1) veya ağır cezayı gerektiren nitelikli halleri (m. 86/3) sonucu meydana gelen ölüm neticesi bakımından en azından taksirin bulunması halinde gündeme gelen m. 87/4 hükmü özelinde konu anlaşılır bir şekilde açıklığa kavuşturulmaktadır. Bunun yanı sıra basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek bir yaralama (m. 86/2) sonucunda meydana gelen ölüm neticesi bakımından failin ölüme neden olan durumu (kalp rahatsızlığı vs.) bilip bilmemesine göre oluşturulan Yargıtay uygulaması da videoda değinilen önemli konulardan biridir. Yargıtay’a göre fail ölüme neden olan durumu biliyorsa bilinçli taksirle öldürmeden; ölüm neden olan durumu bilmiyorsa bilinçsiz taksirle öldürmeden sorumlu tutulmaktadır. Prof. Dr. Adem SÖZÜER, bu şekilde özellikle failin ölüme neden olan durumu bilmediği durumlarda, öngörülebilir olmayan ölüm neticesi bakımından faili bilinçsiz taksirle öldürmeden sorumlu tutan Yargıtay uygulamasının, objektif sorumluluğa dönüş anlamına geldiğini ifade etmekte ve Yargıtay’ı eleştirmekte, olması gerekenin ne olduğunu anlaşılır bir şekilde izah etmekte, ortaya koymaktadır.
Ceza hukukunun en çetrefilli meselesinin ele alındığı bu videonun, başta sevgili öğrenciler olmak üzere hukuka gönül veren herkese faydalı olmasını dileriz.
#Hukuk #CezaHukuku #AdemSözüer
Негізгі бет Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Suçlar
Пікірлер: 29