100 ÜLKEDE 100 TÜRKÜ ÇIĞIRMAK
Hang Drum: Hibiki Tanabe
DOĞAYA KÜSMÜŞ KÖYLER
Bir kaç yolcuyla birlikte indiğim bir taşra tren istasyonunda beni karşılamaya gelen Hibiki, sağımda oturmuş arabayı kullanıyordu. Bense, ufukları gökdelenlere boyun eğmiş bir şehirden henüz ayrılmıştım ve iki yanımızdan akan modern köy evlerinin doğayla alışılmışın dışında uyumunu hayranlıkla seyrediyordum. Hibiki, uzaklarda güneşin altında tüm ihtişamıyla parlayan zirveleri karlı dağları parmağıyla gösterdi ve:
"O dağların yamacında çok güzel bir köyde oturuyorum." dedi.
Otuz altı yaşındaydı ve bir ağaç gibi doğduğu topraklarda, aynı gökyüzü altında, sabahları güneşin nereden doğduğunu, akşamları nereden battığını bilerek yaşıyordu. Jest ve mimiklerinde açığa vuran özgüvenin kaynağı, aidiyet duyguysuyla sımsıkı sarıldığı bu pırıl pırıl memleketti.
Yeni tanışan iki kişi arasındaki sessizlik, kabalığın delilidir, tedirginlik yaratır; iki eski dost arasında ise, samimiyetin dilidir, muhabbeti pekiştirir. Bu fikirden hareketle sessizliği bozmak için:
"Dindar mısın?" diye soruyorum. Hemen ardından, pişman oluyorum. Utandım. İnsanlara bu tarz sorular sormayı yıllar önce bırakmıştım. Hem neden bu soruyu sormuştum? Acaba aramızda olduğunu zannettiğim sessizlik, olur olmadık zamanlarda iç dünyama gömülen kafamın içinde miydi? Muhtemelen! Çünkü bakışlarımı camdan akan manzaradan toplayıp Hibiki'nin yüzüne çevirdiğimde, aslında, deminden beri, hiç durmadan dinler hakkında konuştuğunun ipuçlarını görüyordum. O an, sorduğum sorunun yerinde bir soru olduğuna kanaat getirdim. İçinde yaşadığım, ilkelinden modernine, bütün kültürlerde din, son üç yüz yılda bilim karşısında aldığı sayısız yenilgiye rağmen, toplumun birinci gündem maddesiydi. Pekii, bütün dünyada din neden bu denli yaygındı? Kutsal kitapların iddia ettiği gibi Tanrı düşüncesi, Tanrı tarafından ruhun doğasına mı kodlanmıştı; yoksa bilişsel din biliminin iddia ettiği gibi, insan sinir sisteminin evrimsel sürecindeki tesadüflerin sonucunda oluşan bir hata mıydı?
Yokuşlu ve virajlı bir yola girdik. Yol boyunca görüş açımızdan hiç çıkmayan zirveleri karlı dağların yamaçlarına varmıştık. İnsan ile doğanın birbirine en yakın olduğu yer köylerdi; oysa para ve teknoloji; göz kamaştırıcı doğasına rağmen, bu ada ülkesinde köylüyü bile baştan çıkarmıştı. Pencereleri panjurlu, yüksek bahçe duvarları çitlerle çevrili köy evleri, atmosferinde oksijen barındırmayan bir gezegende kurulmuş bir kolonoyi andırıyordu.
"Burası benim evim." dedi Hibiki.
Genişçe bir mutfağa açılan holden içeri girdik. Mutfağın solundan ise, yana çekmeli ahşap kapılardan salona geçtik. Zemini, tatami döşemeli; tavanı, klasik Japon ahşap işlemeli; tenis sahası büyüklüğündeki salon, hayranlık uyandırıcıydı. Ben duvarlardaki çizimleri, atalar köşesindeki eşyaları incelemeye dalmıştım. Hibiki ise, akşam yemeğini hazırlamak için mutfağa geçti. Bunun üzerine sofranın hazırlanmasında Hibiki'ye yardımcı olmak için waribashi (yemek çubukları) ve tabakları yemek yiyeceğimiz, Japonların 'kotatsu' dedikleri alttan ısıtmalı salondaki sehpaya getirdim. Bu sırada, Hibiki'nin eşi Chaco, ellerinde mutfak alışverişi poşetleriyle çıka geldi. Ayaklarımızı alttan ısıtmalı sehpanın altına uzatıp yorganı belimize kadar çektik ve beraber akşam yemeğini yedik. Hibiki, "Yemekleri, sürekli ben hazırlarım." dedi.
"Sürekli evde de ondan." diye ekledi Chaco, gülümseyerek.
Hibiki, evde internet üzerinden müzik enstrümanları satışı işini yapıyordu. Chaco ise, muhasebeciydi; şehirdeki işine gidebilmek için her gün tren istasyonuna kadar araba sürüyordu, oradan da trenle devam ediyordu. Altı yıl önce evlenmişlerdi; oysa birbirleriyle olan iletişimi, zannedilir ki henüz bir haftalık sevgililerdi. Beni evlerinde rahat ettirebilmek için sarfettikleri çaba ise, kafamdaki insanlık imajına yeni halkalar ekliyordu. Yolumun bir daha düşmeyeceği bu köy evinde, mutlak bir olgunun farkındalığıyla dolup taşmıştım: Bütün ölümlülerin eylemlerinin temelinde mutlu olma arzusu vardı. Öyle ki bu arzuyu tatmin etme çabasında olan insan, Tanrı kavramını ve dinleri yaratmıştı; oysa mutluluk, çöldeki serabın bir başka adıydı.
SON
Негізгі бет İnsan Kısım Kısım - Loudingirra Özdemir & Hibiki Tanabe (Kyoto, JAPONYA)
Пікірлер: 553