Bu videomda Peygamberimiz (a.s)’ın görmüş olduğu tüylerinizi diken diken edecek dehşet verici bir rüyayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu rüyada Efendimiz (a.s)’a dünyada işledikleri birtakım günahlar sebebiyle kabir azabına düçar olacak olan kimseler ve orada görecekleri azap çeşitleri gösterilmiştir. Öyle ise vakit kaybetmeden videomuza geçelim.
Peygamber Efendimiz de bir sabah gördüğü rüyayı ashâbına anlatmış, Semüre bin Cündeb (ra)’de onu bize şöyle rivayet etmiştir.
O sabah Resûl-i Kibriyâ şöyle buyurdu:
"Bu gece rüyamda bana iki kişi gelerek 'Haydi yürü, gidiyoruz.' dediler. Ben de onlarla beraber gittim.
Yere uzanmış bir adamın yanına vardık. Elinde bir kaya parçası bulunan bir başka adam onun başı ucunda ayakta duruyor, elindeki kayayı, yere uzanmış olan adamın tepesine indiriyor ve başını yarıyordu. Taş yuvarlanıp gidiyor, adam taşın arkasından koşup alıyor, o geri gelinceye kadar ötekinin başı iyileşiyor, eski haline geliyordu. Adam da daha önce yaptığını aynen tekrarlayıp duruyordu. Ben yanımdakilere:
- Sübhânellah! Bu nedir, dedim.
- Yürü hele, yürü dediler. Yürüdük."
"Derken sırt üstü yatmış bir adamın yanına vardık. Başucunda da elinde demir çengel bulunan bir başkası duruyordu. Bu adam, yerde yatan kişinin bir tarafına geçip elindeki çengelle yanağını, burnunu ve gözünü ta ensesine kadar yarıyor, sonra öbür tarafına geçip orasını da aynı şekilde parçalıyordu. Bir tarafını yarıncaya kadar önceki yardığı taraf eski haline geliyor, adam da sürekli aynı şekilde parçalamaya devam ediyordu. Ben:
- Sübhânellah! Bunlar ne, dedim.
- Yürü hele, yürü dediler. Yürüdük."
"Daha sonra tandır gibi bir yapıya vardık. Oradan gelen, fakat ne olduğu anlaşılamayan çığlıklar, feryadlar birbirine karışıyordu. O yapının içinde çıplak bir sürü erkek ve kadınların bulunduğunu anladık. Altlarından alevler yükseldikçe, onlar çığlık atıyor, feryat koparıyorlardı. Ben:
- Bunlara ne oluyor, dedim.
- Yürü, yürü hele, dediler. Yürüdük."
"Kan akan bir nehire vardık. Nehrin içinde yüzen bir adam, kıyısında da yanına birçok taş yığmış bir başka adam vardı. Nehirde yüzen kişi, yüzeceği kadar yüzdükten sonra kıyıya geliyor ve ağzını açıyordu. Kıyıdaki adam da onun ağzına bir taş koyuyor, yüzen kişi dönüp yüzmesine devam ediyor, sonra dönüp yine kenara geliyor, ağzını açıyor, öteki de ağzına bir taş daha atıyor, o da dönüp gidiyordu. Ben, yanımdaki iki kişiye:
- Bu adamların hali nedir böyle, dedim.
- Yürü, yürü hele, dediler. Yürüdük."
"Çirkin mi çirkin bir adamın yanına vardık. Adam, sürekli ateş yakıyor ve ateşin etrafında dolanıp duruyordu. Ben:
- Bu adam neci, dedim.
- Yürü, yürü hele, dediler. Yürüdük."
"İçinde bütün ilkbahar çiçeklerinin bulunduğu geniş yemyeşil bir bahçeye vardık. Bahçenin ortasında gayet uzun boylu bir adam vardı. O kadar ki, göğe uzanan başını nerede ise göremeyecektim. Adamın etrafında, hayatımda hiç görmediğim kadar çocuk bulunuyordu. Ben:
- Bu adam ve bu çocuklar kim, (ne yapıyorlar), dedim.
- Yürü, yürü hele, dediler. Biz de yürüdük."
"Gide gide büyük bir ağaçlığa vardık ki, ben onun gibi güzel ve geniş bir ağaçlık görmüş değilim. Beni götürenler. 'Gir oraya!' dediler. Birlikte girdik ve bir tuğlası altın bir tuğlası gümüşten örülmüş bir şehirle karşılaştık. Şehrin kapısına varıp açılmasını istedik. Kapı açıldı, biz de girdik. Bizi, vücutlarının yarısı bugüne kadar gördüklerinizin en güzeli, diğer tarafı da bugüne kadar gördüklerinizin en çirkini birtakım adamlar karşıladı. Yanımdaki iki kişi onlara:
Gidip şu nehre girin, dediler. Bir de ne göreyim, nehrin suyu süt gibi, bembeyaz. Adamlar gidip nehre girdiler, sonra çıkıp yanımıza geldiler. Çirkinlikleri tamamen gitmiş, hepsi de son derece güzelleşmişlerdi."
"Beni götüren o iki kişi bana o güzel yeri göstererek:
Burası Adn cennetidir, şurası da senin konağındır, dediler. Başımı kaldırıp baktım, bir de ne göreyim: beyaz buluta benzeyen bir köşk. 'İşte burası senindir.', dediler. Ben onlara:
- Allah size büyük hayırlar ihsan etsin, beni bırakın da oraya gireyim, dedim.
- Hayır, şimdi değil! Sen oraya daha sonra gireceksin, dediler." Bunun üzerine ben:
- "Yolculuk boyunca hayret verici çok şey gördüm. Gördüklerimin anlamı nedir onu söyleyin bari?" dedim. Onlar:
- Anlatalım, dediler ve anlattılar:
- "İlk önce yanına vardığın kafası taşla yarılan adam var ya, işte o, Kur'an'ı öğrendiği halde terkeden ve farz namaz vaktini uyku ile geçiren kimsedir.
Yanağı, burnu ve gözleri demir çengelle yarılan adam, sürekli yalan konuşan kişidir.
Fırın içindeki çıplak erkek ve kadınlar ise, zina eden erkek ve kadınlardır.
Nehirde yüzüp yüzüp de taş yutan adam, faiz yiyen kişidir.
Yanındaki ateşi sürekli yakıp, etrafında dolaşıp duran çirkin görünüşlü kişi, cehennemin görevlisi Mâlik'tir.
Bahçedeki uzun boylu adam, İbrahim'dır. Etrafındaki çocuklar da buluğa ermeden ölen küçük yavrulardır."
Vücutlarının yarısı güzel, yarısı çirkin olan adamlara gelince bunlar, güzel işleri kötü işlere karıştıran kimselerdir. (Ancak) Allah onları bağışlamıştır." (Buhârî, Ta'bîr 48)
Негізгі бет Peygamberimizin Gördüğü Dehşetli RÜYA! Olacakları Haber Veren O Rüyayı Duyunca Tüyleriniz Ürperecek!
Пікірлер: 95