Kendinizi yabancı bir ülkede, seçkin bir restoranda düşünün. Çok açsınız. Hiç düşünmeden ilk gözünüze çarpan yemeği sipariş ediyorsunuz. Masada başka arkadaşlarınız var. Yemeği-niz geliyor ve büyük bir iştahla yiyorsunuz. Mutlusunuz. Ma-sada oturan arkadaşlarınız, yemeğin lezzetini soruyor. Siz de büyük bir keyifle, memnuniyetinizi ifade ediyorsunuz. Onlara da tavsiye ediyorsunuz. Ancak başından itibaren her şeyin far-kında olan muzip arkadaşlarınız, iştahla yediğiniz yemeğin “domuz eti” olduğunu söylüyor. O anda ne hissederdiniz? Eğer domuz eti yemeyen bir aileden geliyorsanız, muhtemelen çok rahatsız olurdunuz. Neden acaba? Domuz etinin niteliğinden dolayı mı, yoksa geldiğiniz kültürden dolayı mı? Yan masada oturanlar aynı yemeği içeriğini bilerek, büyük bir iştahla yemeye devam ediyorlar. Siz de domuz eti yiyen bir kültürel çevreden gelseydiniz, şimdiki rahatsızlığınız olur muydu?
Biz insanlar, içinde yetiştiğimiz kültürün değerlerini içselleş-tiriyoruz. Onları kişiliğimizin, kimliğimizin bir parçası haline getiriyoruz. Kültür soluduğumuz hava gibi, her anımızda var. O, sürekli bizimle beraber. Kültür, sosyolojinin anahtar kavram-larından birisi. Muhtemelen hakkında en çok yazı yazılan ko-nuların başında gelir. Öyleyse hayatımızın her anında mevcut olan kültür nedir? Ne gibi öğeleri vardır? Değişen, küreselleşen bir dünyada nasıl bir kültürel iklim bizi bekliyor?
Негізгі бет Sosyolojiye Giriş Ünite 4 KÜLTÜR ve TOPLUMSALLAŞMA Veysel BOZKURT
Пікірлер: 4