Temsil, insanın deyip anlattıklarını kendi hayatına tatbik etmesi, önce kendisinin yapmasıdır. Peygamberlerin önemli bir vasfı tebliğdir. Tebliğ, nebinin Allah’tan aldığı vahyi başkalarının sinelerine ifâza etme vazifesidir. Bu çok önemli, baş tacı bir misyondur fakat buna denk, belki onun da önünde temsil, yani duyurduğu, bildirdiği hakikatleri kendisinin de milimi milimine yaşaması gelmektedir.
Kur’an, “Ey iman edenler, yapmadığınız/yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir gazap sebebidir.” (Saf, 61/2-3) diyor Yani; madem söylüyorsunuz, yapın onları! Söylediğiniz şeylerin hüsn-ü kabul görmesi, onların pratik hayatta yaşanmasına bağlıdır. Deyin ve yaşayın onları. Hatta bir deyin, iki yaşayın, üç yaşayın, dört yaşayın!..
İnsanın mükellef olduğu farzlar için, Hazreti Pîr’in de ifade ettiği gibi, abdest ile beraber günde bir saat kafîdir. Fakat İnsanlığın İftihar Tablosu’na gelince, O bize mükellefiyet adına teklif buyurduğu bu ibadetlerin on katını yapıyordu. Ümmetine objektif mükellefiyeti emrediyor ve kimseyi farzların ötesine zorlamıyordu ama kendisi ayakları şişinceye kadar namaz kılıyordu.
Evet, temsil çok önemlidir! Tebliğ ancak onunla inandırıcı olur! Firdevsî edasıyla veya Câmi inceliğiyle ya da Mevlana içtenliğiyle talâkatlı, belagatli hutbeler îrad etseniz de, temsildeki bu güç kadar çevrenizde müessir olamazsınız.
Eğitim faaliyetlerinde bulunmak ve sulh adacıkları kurmak için dünyanın dört bir yanına açılan arkadaşlarınız, yirmi küsur senedir temsildeki bu güç sayesinde hüsn-ü kabul görmüşlerdir. Sahabe-i Kiram’ın ve selef-i salihînin ortaya koydukları temsilin kaçta kaçını uyguladılar; onu Allah bilir. Fakat gönüllere öyle otağlar kurdular ki, Allah’ın izni ve inayetiyle, bir iki senedir kafalar karıştırıldığı halde, ev sahibi insanlar çağırdılar sizin arkadaşlarınızı ve dediler ki: “Hakkınızda ne derlerse desinler, bakmayın onların dediklerine. Biz onlarla da aramızı bozmak istemiyoruz ama siz işinize devam edin!” Hatta o mevzuda ifsâdat kabardıkça, köpürdükçe, onlar “Birkaç tane daha okul açsanız iyi olur!” dediler. Ne onların eliyle gelen talebeler pişmanlık duydu, ne de sizden oraya havariler gibi giden insanlar adem-i kabul ile karşı karşıya kaldılar.
Tebliğde önemli bir husus da merak uyarmaktır. Sunacağınız mesaj etrafında merak uyaracaksınız. Hem ele alacağınız, anlatacağınız mevzuları çok iyi belirleyecek hem de temsilinizle “Böyle iyi ve güzel insanlar olmanızın vesileleri nedir? Şunu neden böyle yapıyorsunuz?” dedirteceksiniz. Merak-âver meselelerle başlayarak onların içinde bir öğrenme arzusu tutuşturmaya çalışacaksınız.
Ulvi hakikatlere ilgi ve merak uyarmak kadar o alakaya cevap verebilecek bir donanıma sahip bulunmak da lazımdır. Mübelliğ ve rehber diyebileceğimiz şahısların, dinin temel kaynakları olan Kitap ve Sünnet’e muttali olmaları gereklidir. Aynı zamanda onlar gittikleri yerlerdeki muhataplarını kendi karakteristik çizgileri ve ana hatlarıyla bilmelidirler.
Mesajınız çok mübarek, mukaddes, muallâ olabilir. O bir esastır ve usule ait önemli bir meseledir. “Lâ ilâhe illallah” bir esastır, hem de olmazsa olmaz bir esastır. “Muhammedu’r-Rasulullah” da olmazsa olmaz bir esastır. Fakat bu esasları sunarken, üslupta yaptığınız bir hata esasın da reddedilmesine sebebiyet verebilir.
Bu dört esas da dahil, tebliğ, temel disiplinleri itibarıyla değişmemiştir. Günümüzün mürşitleri de dünyanın dört bir yanına açılırken veya çevrelerindeki insanlara hayırhahlık yaparken bu ölçülere riayet etmelidirler.
Evvela konu komşudan başlayarak, onları ziyaret ederek, onların sizi ziyaret etmesini sağlayarak, onlara ikramda bulunarak, onların size ikramda bulunmasını sağlayarak, değişik vasıtaları değerlendirip münasebet ve diyalog köprüleri kurarak insanların ruhlarına nüfuz etmeye çalışacaksınız. Ruhunuzun ilhamlarını onların sinelerine boşaltmaya gayret edeceksiniz. Kendi ülkenizde bunu yaptığınız gibi, ülkenizin dışında bütün dünyada insanların genel durumlarını nazar-ı itibara alarak, yani o toplumu, değerlerini, kültür ortamlarını ve tesirde kaldıkları şeyleri doğru okuyarak nereden başlayacağınızı belirleyip ona göre onlara tebliğde bulunacaksınız.
Bazı yerlerde temerrütlerle karşılaşacaksınız. Yılmadan usanmadan, her şeyi o tedrîcîliğe emanet ederek vazifenize devam edeceksiniz. “Vakt-i merhunu gelmedi; demek bu işin kabul saati gelmedi!” diyeceksiniz. Çünkü o, Allah’ın (celle celaluhu) elindedir. Hemen öyle istediğiniz zaman olsaydı, istediği her şey olan İnsanlığın İftihar Tablosu’nun istediği şeyler gökten yağan yağmur gibi anında oluverirdi. Ama öyle olmadı!.. O Zât, aynı zamanda o mevzuda da çok önemli bir temsil sergiliyor. Allah, O’nun öyle yapmasıyla adeta bize diyor ki: Bakın, Benim en sevdiğim İnsan bile mesajını yirmi üç seneye yayarak insanlara kabul ettirmeye çalıştı. Bu sizin için esasen nümune-i imtisaldir, alınacak bir örnektir.
30/08/2015 tarihli Bamteli sohbetinden derlenmiştir.
Негізгі бет TEBLİĞ METODU - İKİNDİ YAĞMURLARI
Пікірлер: 27