Allah'ın da bir ismi Yetîm'dir. Bugün zevkim var biraz söyleyeyim bari. Meselâ sûre-i Duhâ'da; "فَاَمَّا الْيَت۪يمَ فَلَا تَقْهَرْۜ" Hazreti Muhammed'e diyor ki: "Yetîm'i incitme!" Hazreti Muhammed yetîmi incitir mi? Ben bile yetîmi incitmem! Hiç olur mu? Kendisi düşmânına merhamet elini uzatmış. İşte onunçün Kur'ân bir sır kutusudur erbâbına açılır. Onu sen alırsan böyle tercümesini okursan filan anlamazsın bir şey. Yââ... Hiç incitir mi Peygamber? "وَاَمَّا السَّٓائِلَ: Senden isteyeni nehyetme!" Biliyorsunuz ki bu sûrenin sebeb-i nüzûlü, yani gelmesine sebeb; Fahr-i Âlem vahiyden bahsetmedi bir müddet. Müşrikler alay etmeğe başladılar; "Muhammed'in Allah'ı Muhammed'e darıldı." Der, müşrik her şeyi söyler! Kalb-i pâk-i Ahmedî müteessir oldu, mahzûn oldu. Hüdâ derhâl; "وَالضُّحٰىۙ وَالَّيْلِ اِذَا سَجٰىۙ مَا وَدَّعَكَ رَبُّكَ وَمَا قَلٰىۜ" Bu gâyet ince bir sûredir Hakk'a bununla münacaat et! "Bu sûrede Habîb'ine yapmış olduğun o iltifâta beni bağışla!" de. Çünkü burada o kadar incelikler vardır ki... O kadar incelikler vardır ki! Yemîn ediyor şimdi: "Gündüzün apaydınlığına yemîn ederim ki, gecenin kopkoyuluğuna yemîn ederim ki..." Kasem ediyor Allah. Ne var gece ile gündüzde? Hâdisât onunla doğranıyor. Biz onun farkında değiliz amma gece ne büyük âyettir! Şöyle bir defa düşün: Şu kocaman bir aydınlıktan kopkoyu bir zulmetin içerisine gir, bütün seyyârât bir hareket üzerinde bir intizâm dâhilinde gidiyor... Bundan daha büyük Kudret'e burhân mı ararsın sen? İçinde yaşıyoruz da farkında değiliz! Ne olduğunun farkında değiliz... Koca Fuzûlî'nin dediği gibi; "Olsa isti'dâd-ı ârif kâbil-i idrâk-i vahy/Emr-i Hak irsâline her zerredir bir Cebrâil." Sen Cibril mi arıyorsun, diyor. "Senin kalbin elverir ki; o vahyin kabûlüne bir isti'dâd görsün senin kalbin, her zerrenin bir Cibril olduğunu görürsün." diyor. Öyledir o... Bunun bir de iç ma'nâsı vardır: Hakikî gündüz nedir? Peygamber'in yüzüdür. Gece, o yüzü tezyîn eden zülüfleridir, saçlarıdır. Hani deriz ya "Senin başınçün!" deriz? Hüdâ öyle kasem ediyor işte. Anlatamadım mı acaba? Yââ... Meselâ dersin ki; Yavrumun başı içün! "مَا وَدَّعَكَ رَبُّكَ وَمَا قَلٰىۜ: Rabbin seni ne terk edebilir ne darılabilir. Bu nereden çıktı? Nereden çıktı bu?" Şimdi elde mevcûd tercümelere filan bakarsan acâib acâib, kaba kaba şeyler görürsün. Meselâ; "وَلَلْاٰخِرَةُ خَيْرٌ لَكَ مِنَ الْاُو۫لٰىۜ: Âhiretin senin dünyândan daha hayırlıdır." böyle yazarlar! Oysa hakikî insânın ahireti dünyâsı olmaz, hep birdir... Anlatabildim mi acaba? Onlar kendi kendilerini teslîm etmişler, mevt-i ihtiyâri hâsıl olmuştur. Mevt-i ızdırârîye lüzûm yok! Bir şey anlatamıyorum... Zor yere girdik bugün nereden girdik buraya? Kalb ile kalıbı anlatırken buralara uğrandı. Biri kalb, biri kalıp zaten gene... Peki ne demek burada ahiretin? "Senin her ân tecellîn geçen tecellînden dâimâ sana doğrudur, üstündür." Sen "Nereden terk etti, nasıl darıldı?" bunları müşrikin sözüyle.. Tabi ona inanmıyor amma insan ma'şuku hakkında bir söz söylerse birisi ondan tarafa şey edemez, tahammülü güç olur. "وَلَسَوْفَ يُعْط۪يكَ رَبُّكَ فَتَرْضٰىۜ" İşte bizim güvendiğimiz yegâne emir budur! Buna biz çok güveniriz: "Senin Rabbin sen razı oluncaya kadar sana vermiştir ikinci hayattaki salâhiyeti. Sen razı oluncaya kadar..." Onunçün diyor ki Fahr-i Âlem; "Ben ikinci hayatta herkesi kurtaracağım. Fakat bir sınıf var onun hakkında salâhiyetimi edeben kullanamayacağım. Birçok insânlar gelecek "Yâ Rabbî bağışla!" diyeceğim ve kurtaracağım. Fakat bir sınıf, daha gelirken ben onlar hakkında müracaat, münacaat yapmadan Rabbim bana diyecek ki; 'Her şey senin elindedir, verdim vaktiyle. Fakat benim Allah'lık hatırım yok mu? Benim hatırım içün bunlar içün bir şey isteme. Ama istersen gene yapacağım!' Bunun üzerine ısrar edemem." diyor. Bu sınıf hangisi? Şimdi dursun. Böyle bir sınıf var insanlarda "Onlardan olmayın!" diyor. "اَلَمْ يَجِدْكَ يَت۪يمًا فَاٰوٰىۖ وَوَجَدَكَ ضَٓالًّا فَهَدٰىۖ وَوَجَدَكَ عَٓائِلًا فَاَغْنٰىۜ" Vermiyorum ma'nâ geçiyorum. Çünkü yoruldum... Söylemiş olduğum yerinkini vereceğim. Hani dedim ki; "فَاَمَّا الْيَت۪يمَ فَلَا تَقْهَرْۜ" Üç nazm-ı kerîme ma'nâ vermeden geçtim. Bir geniş günde veririm... "Yetîm'e gücenmiş durma..." Oradaki "yetîm" den murâd Allah'ın kendidir kardeşim! Anlatabildim mi acaba? Neden? Allah'ın anası babası var mı? Haşa! Anasını babası olmayana yetîm, denir; orada Cenâb-ı Hüdâ tenezzülen ikrâm ediyor Muhammed'ine... "وَاَمَّا السَّٓائِلَ فَلَا تَنْهَرْۜ" Hakikî kim isteyebilir Hazreti Muhammed'i? Kim ister onu? Allah. "Ben ki senin sâilinim böyle üzüntülü bana karşı davranma." Bir şey anlatabildim mi acaba? Yââ... #şemseddinyeşil #islam #peygamberefendimiz #kuran #kuranıkerim #ayet #ayetikerime #duhasuresi #hak #hakikat #marifet #mürşid #mürşidikamil #insanıkamil #allah #kurbiyyet #ilahiaşk #ilahisevgi #kalp #gönül #muhabbet #tasavvuf
Негізгі бет Duhâ Sûresinin Nüzûl Sebebi ve Mühim Bir Tefsîri
Пікірлер: 11