#kant #ebedibarış #felsefe
İlk olarak Kant’ın eseri yayımladığı 1795 yılı 18. YY ‘ın son çeyreğini ifade ediyor ve bu dönem Avrupa için oldukça sıkıntılı bir dönemdi. Fransız İhtilali süreci başlamış ve sonrasında Avrupa’nın başat güçlerinin oluşturdukları koalisyon ile devrimci Fransa’nın üzerine yürümüşlerdir. Ancak bu durum Fransa’nın toprak kazanmasından başka bir işe yaramamıştır.
Ayrıca tarihten silinen Polonya- Litvanya Birliği’nin paylaşılan toprakları da Avrupa’nın iç dinamiğinin oldukça hareketli ve kaygan olduğunu göstermektedir. Bu durum karşısında Kant oldukça Avrupa merkezli bir bakış açısıyla bir Ebedi Barış sistemi üzerine çalışmıştır.
Eserde Avrupa’nın 18 Yüzyılın son çeyreğinde kendi içinde kurulan ittifaklarla bazılarının güçlenip toprak kazandığı bazılarının güçsüzleşip toprak kaybettiği bazılarının ise tarihten silindiği bir dönemde barışın gerekliliği kaygısı ön plandadır. Bu barış sağlama işi fazlasıyla Avrupa merkezli olduğu için sömürgecilik gibi bir konu açıkça işlenmemiştir. Bir yönüyle de Avrupa için aslında mevcut düzenin nasıl korunabileceğini ve korunmasının gerekliliği anlatılmaktadır.
“Ama politikayı besleyen bazı prensiplere göre, devletin gerçek zaferi, hangi vasıtalarla olursa olsun, kudretini devamlı olarak artırmak ise, benim düşünce tarzım bir ukalalık olarak karşılanacaktır.”
Bu eser gerçekten de Kant’ın mevcut durumdaki devlet yapılarına karşı ukalaca sergilediği bir sistem tavrıdır. Mevcut düzenin Avrupa içindeki savaşlarla bozulacağı kaygısıdır. Olması belki imkansız değil ancak denense bile devletler için çok gerçek dışı bir bağlam oluşturmaktadır.
Eserin doğru olan birkaç tespitine ve sıkıntılarına sonuç olarak bakalım:
1-) Evet çok ağır andlaşmalar gerçekten de tarihsel olarak yeni savaşlara gebedir.
2-) Evet devletler ekonomik olarak verdikleriyle karşısındaki devleti bazen daha güçsüz bir duruma düşürür. Günümüzde Çin’in bazı devletlere yaptığı maddi şeyler o ülkelerin amiyane tabirle Çin’e gebe kalmalarına sebebiyet vermektedir.
3-) Evet bir ülke barış götüreceğim diye kendisinden binlerce kilometredeki ülkelerin iç işlerine müdahil olup sonra da o ülkenin yine amiyane tabirle içinden geçememelidir.
4-) Ve Evet bir ülke savaşta dahi karşı tarafla anlaşabileceğini ve bir imha savaşında olmadığını her zaman düşünmelidir.
5-) Ayrıca son olarak paranın gücü üzerine yaptığı önem tespiti de ekonominin çoğu parametreyi tek başına yönetebilme gücünü gözler önüne sermektedir.
Bu tespitler günümüzle de bağdaşan ve eserin evrensel diyebileceğimiz yanlarının bazıları.
Sıkıntılı sonuçlarda ise:
1-) Federasyon fikri maalesef gerçek anlamda başarıya ulaşan bir yapı hiçbir zaman olamadı. Milletler Cemiyeti sonrası İkinci Dünya savaşının patlak vermesi ve günümüzde tüm dünyanın gözü önünde İsrail Devletinin yaptığı vahşet. Bazı kurumlar için doğrular günümüzde dahi çok göreceli olabiliyor ve devletlerin bu göreceli tavrı bu tarz kolektif yapıların çok toz pembe ve değişken yapıda olduğunu gösteriyor.
2-) Yeryüzü bütün insanlığa aittir. Kuşlar uçabilir demek gibi bir şey. Evet öyle ama bu pratik anlamda bir şey ifade etmiyor ki. Savaşları tek başına bitirip de devletleri ordularını dağıtmaya teşvik eden güçlü bir tespit değil. Son derece genel geçer. Neden devletler ordularını dağıtıp bir federasyon çatısı altında barış içerisinde yaşamayı kabul etsinler sonunun cevabı maalesef pratik anlamda verilemiyor.
Nihayetinde eserde 18 yüzyılda Avrupalı devletler tüm dünyaya yayılma arzularını gerçekleştirirken kendi içlerinde de birbirlerini yemeye başlamaları Kant için bir sorun teşkil etmiş ve bir barış ortamımın nasıl EBEDİ BİR BARIŞA dönüşebileceğini gayet Avrupa merkezli bir bakış açısıyla anlatmıştır. Bu da eserin tüm dünya vatandaşlarını kapsayan EBEDİ BİR BARIŞ için değil EBEDİ BİR AVRUPA'nın varlığı için yazılmış olabileceğini gösteriyor.
Instagram: / hipotetikmedya
Discord: / discord
Twitter: / hipotetikmedya
Негізгі бет Kant Gerçekten Ebedi Barış mı İstedi? | Saçmalıklar Ansiklopedisi #7
Пікірлер: 1