DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Fakat Vicdanım Sürekli İnan Ona Diyor.
Giden paradan ziyade bundan sonra ne yapacağım!? Eskiden kimseye güvenmezdim. Şimdi bu olayla güvenmeme konusunda haklı olduğumu anlamış oldum. İşim bitti,babamla beraber eve gittim.
Bir yandan onunla meşgul oluyorum. Nedense bir şeyler acayip gidiyor. Dolandırıcı ise neden hâlâ bu uğraş!.. Yoksa bunların işi mi böyle? Ya da benim başıma ilk defa geldiği için tuhafıma gidiyor olanlar... Fakat vicdanım sürekli inan ona diyor. İnanmalı mıyım? Yoksa güvenimi boşa çıkarırsa o zaman ne yaparım!.. Hipnoz olmuş gibi birden ona inanmaya başladım. Sanki beynimi ele geçirmiş, her istediğini yapıyor buldum kendimi. Acaba anlattıklarını dinleyip ona acıdım mı? Veya sesi mi beni etkiledi? Aşık falan değilim. Böyle giderse olur muyum bilemem.
Veyahut hayatımda hiç bir kadınla bu kadar samimi olmadığım için mi bana tuhaf geldi bilmiyorum, bilemiyorum kafam durdu. Hayatımda hep karşı cinsten uzak durdum. Utangaçlık mı? Güvensizlik mi? Reddedilme korkusu mu? Ve benzeri şeyler...
Hayatının ziyan olacağını söylüyor bana. Öyle
şeylerle alakasının falan olmadığını izah ediyor. Fakat şüphe! Onu biran önce öldürmek istiyor insan. Sözde Türkiye'ye geldi. Sabiha Gökçen havalimanında. İkinci defa uçak biletini almıştım. Tâbi daha önceden de hayli para gitti. Seyahat sağlık sigortası, turist olarak üzerinde belli bir miktar bulundurması gerekiyormuş. Prosedür gereği bunun üzerinde anlaşılan para yok ya da yalan üzerine kurulmuş senaryo gereği niyeti ortada. Fazla bir kelam etmeye gerek yok. Beni inandırmayı başardı ve hepsini ödedim. Daha bu hiç birşey... Bana anlattığına göre yaşı onsekizden büyük ve çalışmayıp güvencesi olmadığı için sağlık sigortası zorunluymuş. Neler geldi başıma diyorum. Ben de rahat durur muyum? İkinci bankadan kredi ve sonra üçüncü banka...
Neyse sözüm ona Türkiye'ye geldi. Sabiha' da. Umarım para istemez diyorum. Ne çare bir ay ardı arkası kesilmedi istenen paranın. Bu seferde girişte yanında altın bulmuşlar. Miktarı çokmuş öyle anlatıyor bana. Ben dinliyorum...
Kendime diyorum: Can kumar oynuyorsun farkında mısın? Gözden kaçanlara da değineyim. Üsküp havalimanında yaşananlar... Benim yüzümden tansiyonu düşmüş, aç susuz olduğundan dolayı oranın reviri mi bilmiyorum? Bana resim attı. Yatakta yatıyor. Serum alıyor. Bana sitem ediyor. Bak senin yüzünden ne hâle düştüm. Yalan yok onu öyle görünce içim gitti. Ağlayacak duruma geldim. Üzüldüm. Ama sormadan edemedim telefonu kamera kırık nasıl çekip attın diye. Şüpheciliğim arttı zirvede. Orada bir hemşirenin telefonundan çektirip atmış. Öyle söylüyor. İnandım. Ya şunu nasıl yorumlamalı: Üvey babası haberdar olmuş, Üsküp havalimanına geliyormuş. Şu işlemleri hallet dedi. Babamla üsküp havalimanına gidecektim fakat düşündüm vazgeçtim. Baba baba değil...
Anlattığına göre babası geri götürmüş eve, fakat çok geçmeden üvey kardeşinden taksi parası alıp kaçıp tekrar gelmiş. Nasıl oluyor kafam almadı. Aklım durmuş. Tuzağa düşmüş kurtulamıyor gibiyim.
Nerede kalmıştım? Evet altınların kontrolde yakalanması. Türk polisleri çok kötü. Ne bekliyor anlamış değilim. Sanki kendi ülkesinin polisleri dört dörtlük! İşim başımdan aşkın çalışıyorum. Küplere bindim. Şüphelerim zirvede. Görevliyi verdi telefona ben konuşuyorum. Bu arada altınların resmini atmıştı. İnanayım diye! Görevli; Bayanın (beni nişanlısı olarak söylemiş) üstünde çok miktarda altın yakalattığını, kullanabilmesi için yani satabilme demişti. Öyle hatırlıyorum. Sertifika çıkarılması gerekiyormuş. Oda para demesin mi? Aldım başıma belayı!.. Bir de görevli bayandı benimle konuşan. Demesin mi? "Güzel bir bayan" konuşmanın başında söyledi. Olayın şokuyla bir şey diyemedim. Neyse ben bu konuda yardımcı olamayacağım iyi günler diyerekten telefonu kapattım. Fakat heyhat! Bir türlü peşimi bırakmadı...
Негізгі бет KavuşaMayanlar I 4.Bölüm I Fakat Vicdanım Sürekli İnan Ona Diyor I Türkçe
Пікірлер