Orta Asya’nın en geniş topraklarına sahip Kazakistan, Sovyetler Birliği’nin dağılım sürecinde birçok cumhuriyet gibi 1991’de bağımsızlığını ilan etti.
Bu belgeseli çektiğimiz 2009 yılında Kazakistan’ın büyük projelerinden övgüyle söz ettik. Sahip olduğu zengin petrol yatakları, doğalgaz, endüstri potansiyeli ve verimli tarım arazileri gibi kaynakları iyi kullandığını, yabancı sermayeyi cezbettiğini ve uluslararası çapta büyük projelere imza attığını vurguladık. Başkent Alma Ata’yı, bin 400 kilometre uzaklıkta 50-60 bin kişinin yaşadığı küçük bir kasaba olan Astana’ya taşımasının çok önemli bir adım olduğunu söyledik. Çünkü ülkenin bir ucundan diğer ucuna başkent taşımak kolay iş değildi. Dönemin Cumhurbaşkanı Nur Sultan Nazarbayev inat etti ve hayalini gerçekleştirdi. Astana dünyanın en büyük Açıkhava şantiyelerinden birine dönüştü. 10 yıl içinde modern başkentlerinden biri oldu. Tamamlanan ya da devam etmekte olan projelerden birçoğu dünyadaki ‘ilkler’ olarak kabul ediliyordu. Astana’daki bütün projelerin 2030 yılında tamamlanacağı ve 72 milyar dolar harcanacağı hesap ediliyordu. Kazakistan böylece dünyanın kalkınan ilk 10 ülkesinden biri olacaktı. Ancak bir de madalyonun öteki yüzü de vardı. Daha o dönemde Astana’da yaşamak kolay değildi. Dünyanın en pahalı şehirlerinden biri olmuştu. Her şey çok güzel ve lükstü ama bu nimetlerden herkes yararlanamıyordu. O dönemde memurların 600, işçilerin de 300 dolar civarında aylık aldığı ülkede, Astana’da yaşamanın ne kadar zor olduğu daha iyi anlaşılıyordu. Bu durumdan memnun olmayanların içten içe öfkelendiği ama yüksek sesle dillendirmekten koktuğu tepkileri vardı. Özellikle eski Astana’da oturanlar, hızla büyüyen modern şehre göre, bir hayli geri kaldıkları için şikâyetçiydi. Eski şehrin bazı mahalleleri Sovyetler Birliği döneminden kalmaydı. Yollar çamur, halk su ihtiyacını sokak çeşmelerinden sağlıyordu. Nüfusun yüzde 40’nın kırsal kesimde yaşadığı ülkede, yıllar geçtikçe ekonominin şartları da ağırlaştı. Gösterişli projelerin bir kısmı tamamlandı ama halkın büyük bölümünün yaşam koşulları iyileşeceğine daha da kötüye gitti. Aradan geçen yıllar şunu gösterdi ki, sadece gösterişe dayalı şaşalı işler yapmak yetmiyor, halkın yaşam koşullarının iyileştirilmesi, adaletin ve özgürlüğün herkese eşit tanınması gerekiyor. İşte sessiz kalan Kazakistan halkı, içten içe kaynayan bir kazan gibi sonunda patladı. Ders çıkarmak gerekiyor.
Ramazan Öztürk
Негізгі бет Kazakistan | Kırılma Noktası
Пікірлер: 8